Sanat Tarihçisi Prof.Dr. Kıymet Giray’ın küratörlüğünü yaptığı ve Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle Beşiktaş MKM Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde 25 Kasım 2017’de açılan “Türk Modernizmi Seçkiler İstanbul” sergisi Türkiye’deki küratörlüğün durumunu ortaya koydu.
Açılış öncesi sergi küratörü tarafından serginin gerçekleşmesinde koleksiyoner Ahmet Şahin himayesindeki Portakal Çiçeği Sanat Kolonisi’nin katkısı olduğu belirtilmiş ve kendisine sosyal medya aracılığıyla teşekkür edilmişti.
Ahmet Şahin’in resim sanatına gösterdiği katkıyı son derece anlamlı bulmaktayım. Sergi küratörü tarafından verilenler bilgiler ise sıradan sergi açıklamalarıdır ancak sergi öncesi sergi hakkında bilgi alan bir sanatsever “Türk Modernizmi Seçkiler İstanbul” gibi iddialı bir isimle karşılaştığında serginin hazırlanmasında gereken titizliğin gösterildiğini düşünür. Sergi küratörü olarak Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Kıymet Giray’ın adını gördüğünde ise sergiden beklentileri daha da yukarıya çıkar.
Bir sanatsever olarak biz de adı büyük olan bu sergiye aynı titizliği göstermeye çalıştık, ama isimden daha çok sergi içeriğini oluşturan resimlere odaklanmayı tercih edenlerden olduk.
Bu sergideki resimlerin büyük kısmı serginin adından beklenen etkiyi yaratacak güçte çalışmalar olmadığı gibi serginin de küratörün TCMB Sanat Koleksiyonu’ndan “Başyapıtlar Sergisi” adı altındaki sergisiyle kıyaslandığında “Türk Modernizmi Seçkiler İstanbul” başlığıyla uyumlu olmadığı görülür.
Sadece Ekrem Yalçındağ resmi üzerinden yapılan eleştiri bile küratörün sergiye gereken titizliği göstermediğini ortaya koymaktadır. Ekrem Yalçındağ’ın bu sergide bulunan ve benzeri resimleri hakkında iki yıl önce Clean Art-Temiz Sanat topluluğunca etkilenme ve benzeşmeyi de aşan benzerlik olduğu iddia edildiği ve bu iddianın sosyal medya aracılığıyla medyaya yayıldığı sanat çevrelerince bilinmektedir. Bu serginin görselleri medyaya yansıyınca Ekrem Yalçındağ’ın bu resmi tekrar sanatseverlerin gündemine geldi ve bu konu sosyal medyada yeniden tartışılmaya başlanıldı.
Küratör Denizhan Özer bu sergi ile bazı fotoğrafları yansıtınca konu başka bir boyuta oturdu. Özellikle Denizhan Özer’in söz konusu resmin önünde dua ederken çektirdiği, ironi yüklü ve derin mesajlar içeren fotoğrafı önce kafa karışıklığı yaratsa da konuyla ilgili olarak yapılan karşılıklı bilgilendirmeler sonucunda konu açığa kavuştu.
Denizhan Özer bu durumu “Ben bu sanatçının birebir kopya yaptığını her yerde söylüyorum ve bu fotoğrafla da bu durumu bir kez daha gündeme getirdim. Bana göre bu sanatçının Türk Modernizmi ile ilgili bir seçkide yeri yoktu ama sergi küratörü Kıymet hoca seçti ve sergiye koydu. Bazı kimseler de sanki ben sergi küratörüymüşüm ya da o sanatçıyı övüyormuşum gibi yorumlar yapınca durumu izah etmeye çalıştım. Durum bundan ibarettir. Hayatım boyunca yalancıların, intihalcilerin, hırsızların karşısında oldum ve olmaya da devam edeceğim.” sözleriyle açıkladı ve sergide yer alan resimle ilgili görüşlerini “Bu resme ne bu dünyada nede ahirette yer olacağını düşünmüyorum.” sözleriyle ifade etti.
Bir sanatsever olarak konu hakkında sergi küratörü Prof. Dr. Kıymet Giray’dan bilgilendirilme talebinde bulunduk ancak talebimize cevap alamadık. Sayın Kıymet Giray’ın Bu sergi hakkındaki eleştirilerini sosyal medya aracılığıyla dile getiren resim sanatçıları Haluk Özen ve Ali Raşit Karakılıç’a tatmin edici bir cevap vermek yerine sayfalarını bloke etmeyi ve erişime engellemeyi tercih etmesi de düşündürücüdür.
Bu serginin küratörü olan ve serginin tek hakimi olan Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Kıymet Giray’ın bu sergide ortaya koyduğu başarı düzeyi ve tavrı ciddi olarak tartışmalıdır.
- Bir sergide serginin adı ile içeriği arasındaki uyum önemlidir ve sergideki yer alan çalışmalar sergi adı ve içeriğine uygun nitelikte olmalıdır. Küratörün, belirlediği sergi adı ile sergi içeriği arasındaki uyumsuzluğu daha önceki sergisinde de görmek mümkündür: “Başyapıtlar, Türk Modernizmi Seçkiler…”
- Resimlerindeki tartışma ortada iken ismi Ressam Ekrem Yalçındağ’ın “Türk Modernizmi Seçkiler İstanbul” gibi iddialı bir başlığa sahip bir sergiye alınması hatayı da aşan bir özgüven patlamasının yansıması olmamalıydı.
- Sayın Kıymet Giray’ın, sergi esnasında eleştiri yapanların sosyal medyadaki hesaplarından arkadaşlık bağlantısını engellemesi ve eleştirilere olumlu ya da olumsuz cevap vermemesi bulunduğu küratörlük konuma uygun düşmemektedir. Ortada sanat adına yapılan bir etkinlik varsa eleştiriden kaçmak veya eleştiriyi yok saymak çözüm değildir.
- Küratör bir sergi için yapması gerekenleri yapmıyorsa ona küratör denmeli midir? Her küratör küratör müdür?
Netice olarak sanatçı ve izleyici arasında bir köprü görevi gören küratörün serginin tek hakimi olduğu ve sergiye dahil ettiği sanatçıyı ve çalışmasını detaylı olarak bildiği düşünülür. Bana göre Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Kıymet Giray bu sergide küratörlük görevini yapmamıştır.
Denizhan Özer’in “Serginin küratörü değilim. Bazı şeyleri açıkça yazmaktansa böyle bir yöntem izledim.” şeklindeki açıklamalarını ve ironi yüklü fotoğraflarını yayınlatırken bu konuyla ilgili net açıklamalar yapmamasını da anlamsız buluyorum. Sonuç olarak bu sergiyi inceleyen sanatseverler açıktan “Kral Çıplak” dediler.
Geldiğimiz noktayı “Et kokarsa tuzlanır ya tuz kokarsa ?” diyerek özetleyelim. Siz de tuzun koktuğunu hissedenlerden misiniz?