VECDİ UZUN, ÇEMBER, DAİRE VE KÜRE FELSEFESİNİN RESİM SANATINA YANSIMASI

Share Button

Geometrik şekillerin resim sanatına etkisini açıklayabilmek için öncelikle konuyla ilgili terimleri ortaya koyarak daire, çember ve kürenin semboller aracılığıyla sanatta kullanımı ve sanat alımlayıcısındaki etkisi ve estetik yansımasını açıklamayı hedeflemekteyim.

A.GEOMETRİK ŞEKİLLER:

Geometrik şekiller; düz ve eğri çizgilerle oluşturulan kapalı (belirli bir alanı ve çevresi olan) şekillerdir. Bunların özel adları vardır. Dört temel geometrik şekil vardır: dikdörtgen, kare, üçgen ve daire. Küre, daire ve çember hariç bir geometrik cismi oluşturmak için seçeceğiniz geometrik şeklin köşesi veya kenarı olmalıdır. Küre, daire ve çember geometrik şekillerin temeli de çember olup, bu yolculuk çember-daire-küre şeklinde devam eder.  Bu bölümdeki bilgilendirmede amaç geometrik şekiller hakkında açıklama yapmak değil, bu şekillerin sahip olduğu semboller üzerinden felsefi değerlendirme yapmaya çalışmaktır.

a)Çember; Düzlem üzerinde alınan, merkez denilen ve değişmeyen sabit bir noktadan eşit uzaklıkta bulunan noktalar kümesine denir. Çemberler, merkezlerine konulan büyük bir harf ile adlandırılırlar. (1)

b)Kiriş: Çember üzerinde alınan farklı iki noktayı birleştiren doğru parçasıdır.

c)Daire: Çemberin içinde kalan alana verilen isimdir. Burada alanın anlamı, bir çemberin çevrelediği noktaların kümesi olmasıdır. Bir dairenin açık daire ya da kapalı daire olmasını dairenin sınırlarını oluşturan çemberin daireye dâhil olup olmadığı belirler.  Çember daireye dâhilse kapalı daire, değilse açık dairedir.

Çember ve dairenin farklı özellikleri;

  1. Çember: İçi boş kapalı eğri.
  2. Daire: Çemberin çevrelediği alan. Yuvarlak olmaları. İkisi de sabit bir noktaya eşit uzaklıkta olan noktaların oluşturduğu şekillerdir.

Daire iki boyutlu yüzeyin somut ifadesiyken, çember kapalı boyutuna rağmen yüzey oluşturmaması nedeniyle soyut ifadedir.

d)Küre: Küre, belirli bir eksen etrafında dönen bir yarım daire tarafından oluşturulan geometrik bir cisimdir.

Daire ve küre ilişkisi:  Daireye üçüncü bir boyut eklendiği zaman küre olur. Katı olmayan hamur vb. maddeden yapılmış bir küreyi presin altına koyarsanız bir daire elde edersiniz.

B. SİMGE:

Simge; düşünce ve soyut kavramların grafik olarak ifadesidir. Basit ve yalın bir ifadesi olan daire insan hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Somut düzlemde çok farkında olmadığımız veya önemsemediğimiz daire uzay geometrisinde ay, güneş başta olmak üzere uzaydaki birçok gezegenin şeklinin düzem boyutunda ifadesidir.  İşin ilginç tarafı bu gezegenleri görmemize yarayan gözümüzün düzlem boyutu dairedir. Metal paralar, bardaklar, madalyalar vb. Şehirler de merkezden çevreye doğru bir daire şeklinde büyürler. Kent sosyolojisinde şehirler; merkez-çevre ilişkisiyle merkezdeki bir noktadan başlayarak (coğrafi ve jeolojik şartlar ölçüsünde) dairemsi şekilde aşama aşama gelişir. Daire dediğimizi üç boyuta getirirsek küreye ulaşırız. Üç boyutlu kürenin simgesel ifadesi dairedir.  Sanatçı daire üzerinde yaptığı resmi bir bütünlük içinde küreye taşıyabiliyorsa ne yaptığının bilincindedir.  Merkez-çevre ilişkisi açısından daire tuvallere resim yapmak merkez-çevre ilişkisi kavranılmışsa çok büyük kolaylık sağlar ve ilk bakışta da çarpıcı etki yaratır.   Burada esas olan dairesel düzlem üzerindeki resmi üçüncü boyuta (yani küreye) çekebilmektir. Daire tuvalden küreye geçiş veya tam tersi küreden daireye geçiş somut-soyut-somut döngüsünden başka bir şey değildir.  Heykelin resimden farkı üç boyutlu olması ve tüm yüzeylerinin etrafında dönerek izlenebilmesidir. Daire tuvale resim yapmak; izleyicide çarpıcı etki yaratır ve somut-soyut-somut geçişini yapabilecek donanıma sahip olmayı gerektirir.  

Daire tuvallerle çalışan hangi ressamın sizde bu duyguyu yarattığını düşünmenizde yarar vardır.

En eski geometrik sembollerden olan daire tüm kültürlerin saygı duyduğu evrensel bir işarettir.  Dairenin başlangıcı ve sonu olmadığı için evrimi,  ölümden doğuma, sona ermeyi ve tekrar başlangıca dönüş sürecini temsil eder. Bu anlamda bir daire sonsuzluğu temsil eder. Birçok gelenek ve manevi inançta, bir daire, realitemizi hareket halinde tutan İlahi yaşam gücünü veya ruhu temsil eder. Canlılığın, bütünlüğün, tamamlanmanın ve mükemmelliğin simgesidir. Kutsallık sembolü daire, aralarında sonsuzluk, birlik ve tektanrıcılığın da bulunduğu sınırsız şeyleri temsil eder. Birlik, ilahi simetri, sonsuzluk,  geri dönen döngüler, mükemmellik, kutsallık, gökler, koruma, sınırlama, güneş ve bütünlük vb.

“Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.” Böyle Buyurdu Zerdüşt | Friedrich Nietzsche

Küre olan dünyada kendimiz bir merkez olarak koyarak küre olan gözlerimizle çevremize 360 derece bakarsak daire ve yukarıya doğru da 180 derece bakarsak sadece bir yarı küre görebiliriz, daha doğrusu gördüğümüzün bir daire ve yarı küre sınırları içinde olduğu hissine sahip oluruz. Her birey de kendi noktasından bakınca elde ettiği dairelerin sınırlarında yaşar. Hiçbir bireyin dairesi tıpa tıp başkasının dairesi olamaz. Bu daireler arası kesişme sonrasında oluşan ortak anlamlandırmalar simgeler üzerinden yapılır. Daireler öncelikle kendimizde birlik, beraberlik ve düzenin sağlanması için alanları oluştururken, birbiriyle kesişerek büyüyen daireler veya daireler dokunarak büyüyen daireler toplumsal birliktelik için zemin hazırlar. Dairelerin kesişmesinden katmanlar  oluşur.

Bu kadar önemli sembolik değeri olan daire tuvallere resim yaparken dairenin felsefesini bilmeyen ressamın ortaya koyabileceği sadece göze hoş gelen, sıradan ve dekoratif bir çalışmadır.

Buraya kadar anlattıklarımı tekrar düşünerek her iki resmi değerlendirmenizi tavsiye ederim.

Yücel Dönmez’in daire tuval üzerindeki bu resmindeki merkez çevre ilişkisi, geleneksel sanatın günümüzle bağlantısı için önemli bir örnektir. Bu resmin bir yarı küreye yansıtılması halinde etkisi alımlayıcıyı başka bir boyuta götürebilir.


Rafello, “Atina Okulu

Rönesans sanatçısı Rafello’nun 1508 tarihli “Atina Okulu” tablosunun hemen önünde başlayan kemer bir perspektif imkânı yaratmanın yanında bu kemerden oluşan çemberin sınırlayıcı etkisinin gücü resimde net olarak görülmektedir.

Dünyanın en çok bilinen tabloları arasında daire şekilli tuval üzeri tablolar bulunmamaktadır. Bunda ahşap teknolojisinin bugünkü düzeye gelmesinin son 40-50 yıllık makine teknolojisine dayanması yanında hala daire tuvallerin dekoratif olarak görülmeye devam edilmesidir.

C. TONDO:

Tondo, İtalyanca “yuvarlak” anlamına gelmektedir. Yuvarlak biçimli resim veya kabartmaları tanımlamakta kullanılan bir terimdir. Yuvarlak resimleri küçümseyip yabana atmamak gerekir. Dünya sanat tarihinde çok sayıda daire resimler bulabiliriz.

D. SULTAN ADLER:

Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarım bir sanatçının teknik donanım ve felsefe kavrayışlarını geliştirmesinin yanı sıra sanat ve sembolizma dilini oluşturmasının gerekliliği hakkındadır. 

Sultan Adler’i Türkiye’deki bir fuarda tanıdım,  Almanya doğumlu ve eğitimli olan sanatçıyı izleyerek yapmak istediklerini bu parametreler ışığında anlamak için gayret sarf ettim. 

Sanatçının kartallar ile ters laleleri birlikte çalıştığımız dönemde kendisinden sürekli arayış ve değişim sinyalleri alabilmekteydim. Dönüşümlü olarak Almanya ve Türkiye’de yaşayan Sultan Adler Doğu-Batı arasında dengeli ve gerekçeli bir yerde durabilmektedir. Ters lalelere geçişte Sultan Adler’in yaratıcı ve arayıcı kişiliği etken olmuştur.

Sultan Adler; Anadolu Gelin ve Kadınlar Kartallar serilerinde ters laleleri çok kalın ve katmanlı boya kullanarak dokulu yapmaya çalıştığını, bu uygulama ile koruma altına alınan ters lalelerin bu şekilde odalarımıza girdiği ve adeta avucumuza alabileceğimiz ve dokunabilecek nesne hissini yaymaya çalıştığını ve ters laleye üstten baktığı anı heykele dönüştürürken illüzyonu da yakalamaya çalıştığını ifade etmektedir.

Sultan Adler’in dairesel resimleri ters lale serisinin farklı bir çizgide devamıdır. Dairesel resimler renk sınırı konulmayan ters lalelere soyut bir bakışın ifadesidir.  Sanatçının en son dönemde yaptığı yarı küre resimleri ise ters lalelere somut bakıştır. Ters lalelere tepeden bakıldığında o anı heykel olan forma dönüştürerek o anı yakalayıp bu dönem mavi serisi üzerinde çalıştığını ifade eden Sultan Adler;  geri kalan kısmını izleyicinin tamamlayacağını,  kendi içinde hissedeceği ve ona ruh katacağını vurgulamaktadır. Sultan Adler; “Heykel ters lalede;  açıyı değiştirerek bir aşama daha ileride ve kendimi içinde düşündüğüm plastik görüntü yanında elle tutulacak kadar hisler yaratan bir mimari yapıyı oluşturan farklı materyallerle iç ve dışın birbirini tamamladığı yapıyı sağlamaya çalıştım.” açıklamasında bulunmaktadır.


Mavi;  ters lalelere iki boyutlu çember formuyla soyut bir yaklaşım iken, ters lale ise üç boyutuyla plastik etki oluşturmaktadır.  Bu gidişata bakılınca bir sonraki aşama muhtemelen bir heykel olabilir.

Dairesel çalışmalarında Sultan Adler’in arayışçı ve yenilikçi kişiliği yanında zaman içinde ters lalelerle yaptığı sanat yolculuğunu görmek mümkündür.

E- NETİCE:

Ülkemizde yuvarlak resimler dekoratif çalışmalar olarak görülse de, resim sanatçılarının büyük bir kısmı bir şekilde bu şekildeki tuvallerle çalışmıştır. Yuvarlak resmi çekici kılan merkez-çevre ilişkisinin çok kolay sağlanabilmesidir. Batı resim sanatında bize göre çok fazla kullanılan yuvarlak resimler çember ve daire felsefesinin özümsenmiş olmasının yanında konunun sınırları zorlayarak ve rahat bir yaklaşımla merkez-çevre ilişkisi ile işlenebilmesidir. Bu aşamada klasik, modern, çağdaş, postmodern yaklaşım yolu seçmenin hiçbir önemi yoktur. Esas olan sanatçının resim dilini, tekniğini, bakış açısını daire sınırlarına sığdırmak değil, tam tersi anlatım etkisinin daha büyümesi ve güçlenmesini sağlamaktır.  Bunun için de sanatçının bir felsefeci gibi felsefe otobanında koşmak yerine,  felsefe patikasında sürekli, emin ve ağır ağır adımlarla yürümesinde fayda bulunmaktadır.

Sanatçı kendisini tuvalin şekli ve ebatları ile sınırlandırmamalıdır.

  •  https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/10413/mod_resource/content/2/%C3%87ember%20ve%20Daire.pdf#:~:text=%C3%87EMBER-,D%C3%BCzlem%20%C3%BCzerinde%20al%C4%B1nan%2C%20merkez%20denilen%20ve%20de%C4%9Fi%C5%9Fmeyen%20sabit%20bir%20noktadan,b%C3%BCy%C3%BCk%20bir%20harf%20ile%20adland%C4%B1r%C4%B1l%C4%B1rlar.&text=Kiri%C5%9F%3A%20%C3%87ember%20%C3%BCzerinde%20al%C4%B1nan%20farkl%C4%B1%20iki%20noktay%C4%B1%20birle%C5%9Ftiren%20do%C4%9Fru%20par%C3%A7as%C4%B1d%C4%B1r.
Share Button

Hakkında Vecdi Uzun

1959 Mersin doğumludur. İşletme, Felsefe Lisans ve Sanat Tarihi Yüksek Lisans mezunu olup, Felsefe Yüksek lisans ile Sanat Tarihi Lisans eğitimine devam etmektedir. İş hayatını başlangıçta banka ve finans sektöründe üst düzey yönetici ve daha sonra bir dış ticaret şirketinde ortak olarak sürdürmüştür. Yayınlanmış bazı sanatçı biyografi kitapları bulunmaktadır. Çeşitli gazete ve dergilerde başta “Genç Ressamlar” olmak üzere plastik sanatçıları tanıtıcı yazılar, inceleme yazıları ve sanat yazıları yayınlamaktadır.

Yorumlar kapatıldı.