Deniz Gökduman geçtiğimiz haftalarda Galeri Kambur’da açtığı “Sanat Tarihi” adlı sergisinde, sanat tarihinde yer etmiş resimleri, kendi üslubu doğrultusunda yorumladı. Biz de sanatçıyla yeni bitirdiği sergisi hakkında konuşma fırsatı bulduk.
Hülya Küpçüoğlu: Yeni serginiz “Sanat Tarihi” adını taşıyor. Karşımızda nasıl bir konsept var?
Deniz Gökduman: Sanat tarihi, estetik nesnelerin ve görsel ifadenin tarihsel ve üslupsal bağlamda incelenmesidir. Sanat tarihi, bir sanat eserinin görsel görünümüne katkıda bulunan çeşitli faktörleri – kültürel, politik, dini, ekonomik veya sanatsal – analiz eden disiplinler arası bir uygulamadır. Sanat tarihçiler ise eserlerin ontolojisi ve tarihine ilişkin araştırmalarında bir dizi yöntemler kullanır. Bende sanat tarihini farklı bir şekilde yorumlamaya çalıştım. Sanat Tarihi’nin kendi döneminde yapılan eserleri tekrar yorumlayarak anlatmaya çalıştım.
H.K.: Sergide yer alan, yorumladığınız, Sanat tarihi eserlerini seçerken ki kriterleriniz neydi?
D.G.: Erken Rönesans’tan Rokoko’ya, Hint Sanatından Osmanlı Minyatürüne kadar ünlü sanatçılardan eserler yorumlamaya çalıştım. Kriter olarak ise çok popüler sanatçılardan ziyade kendi beğendiğim ve aslında popüler olmayan sanatçılardan seçtiğimi söyleyebilirim.
H.K.: Bu seri devam edecek mi?
D.G.: Şuan için belli değil.
H.K.: Siz bunun dışındaki eserlerinizi sanat tarihinde nereye oturtuyorsunuz? (akım –ya da birkaç akıma gönderme gibi)
D.G.: Bu sergi dışındaki eserlerimde farklı farklı dönemlerim var. Biyormorfik dönemler, Soyut-Dışavurumcu dönemler ve Pop Sanat, Letrizm ile Foto Gerçekçi arasında git-gellerim var.
H.K.: Genel olarak çalışmalarınızda harf-yazı-şiir de kullanıyorsunuz. Sanat tarihi serginizde seçtiğiniz şiir ya da harfler nelerdir?
D.G.: “Sanat Tarihi” sergimde her resimde farklı bir şiir var. Örnek olarak Romantik akım içinde gösterdiğim John Martin’in “Le Pandemonium” eseri aslında John Minton’un “Kayıp Cennet” eserinde, Kayıp Cennet’in başında ve şiir boyunca Süleyman’ın tapınağının yükselişine ve nihayetinde çöküşüne dair çeşitli göndermelerde bulunan şiirinden esinlenerek yaptığı bir resimdir. Benim Pandemonium eserinde ise Hem John Minton’un Kayıp Cennet şiirlerini hem de John Martin’in Le Pandemonium adlı eserini birleştirerek yeni bir eser yaratmaya çalışmamdır.
H.K.: Tuval yüzeyine dağıtarak tüm şiiri yazar mısınız? Yoksa şiirden belli kelime ve harfleri mi eklersiniz?
D.G.: Orası çok belli olmuyor.
H.K.: İyi bir şiir okuyucusu olduğunuzu da söyleyebiliriz, değil mi?
D.G.: Evet
H.K.: Tercih ettiğiniz, sevdiğiniz şairler kimlerdir?
D.G.: Enver Gökçe, İlhan Berk, Ahmet Arif ve Nazım Hikmet sevdiğim şairler fakat farklı farklı şairlerin şiirlerini kullanıyorum. Örnek olarak bu sergide John Minton’un şiirini, Levni’nin şiirini de kulandım. Hatta Levni aslında minyatür sanatçıdır ama çok az şiir örneği vermiştir.
H.K.: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
D.G.: Sanat Tarihi konulu sergim aslında sanat tarihi üzerine okumalarım sonucunda gelişti diyebilirim. Bu okumalar sonucunda sanat tarihine de bir meydan okuma duygusu da olmadı diyemem.