“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikayet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kainattan 7079 yıl ve İsa Mesih’ten 1681 ve hicretten dahi 1092 yıl sonra adına Kostantiniye derler tarakkası meşhur bir kent vardı…”
“Ceneviz taifesinin buraya ilk gelen gemilerine bir martının yol göstermesiyle” başlayan ve kitabın geçtiği dönemden “308 yıl sonra İzmir’de oturan mahzun ve birazda şaşkın adama” kadar İstanbul sokaklarında, yerin altında, kış günü sarp bir kalenin kuşatılmasında, gizli teşkilatların içinde, karanlık ilimlerin peşinde, dilencilerin arasında, kıyamet alametlerinin izinde, bir leylek yuvasında, bize Uzun İhsan Efendi’nin düşlerini yaşatan İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası mart ayı içerisinde İlban Ertem’in kaleminden, kendi deyimi ile “resimli roman” olarak İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Sosyal medyada reklamlarını gördüğümde heyecanlanmış, yayımlanmasını merakla beklemiştim. İhsan Oktay’a hayranlığımın haricinde, Puslu Kıtalar Atlası başucu kitaplarımdan biridir. Puslu Kıtaları seyahat eden Bünyamin gibi olmasa da bir kaç kez satır aralarında gezinmiş, her seferinde farklı tatlar almıştım.
Bu sefer ki gezintime çizgiler ve renkler de eşlik edince ayrı bir keyif aldım.
Dünya ve yaşananlar Uzun İhsan Efendi’nin hayali olsa da, Puslu Kıtalar Atlası İlban Ertem’in kalemi ve renkleriyle hayat bulmuş.
Kitabın diline ve kurgusuna eklenen görsellik, eserin hakkını vererek, kitabı görsel ve edebi bir “atlas” haline getiriyor. Kitapta bahsedilen çizimleri ve düzenekleri burada çizilmiş ve renklendirilmiş görmek ayrı bir okuma keyfi sunuyor.
“Macera ibadettir” diyen Puslu Kıtalar Atlası edebiyatseverleri, farklı bir dilde, farklı bir İstanbul’da, farklı bir zamanda, farklı coğrafyalarda ibadete çağırıyor. İçinizdeki maceracıya bir “Atlas” bir de pusula verin…