Bir ressamın ressam olarak sadece resmin öğelerini uygulama, malzeme ve teknik kullanımıyla başarılı olması mümkündür. Bunlar işin zanaat tarafı ve bir ressamda olması gereken zorunluluklardır. Hedef sanat ise iş değişir. Renk, çizgi, leke, espas, gölge vb. unsurları çok iyi kullandığı için dünyanın en önemli sanatçısı olmuş bir kişi yoktur. Bir sanatçı bu özelliklerinin birkaçı veya birisiyle ön plana çıkarılıyorsa; ya bu sınıflamayı yapan sanat/sanatçı kavramlarını bilmiyordur ya da bu kişinin sanatçı olup/olmadığını anlamamıştır. Esas olan; izlenen yol, işin yapım tekniği ve malzemenin önemi değil, bunlarla ortaya koyduklarıdır. Detay ve alt yapı oluşturmak için kullanılan malzeme ve teknik öz demek değildir. Sanatçıda aranan bu donanımla duyguyu ortaya koyabilmesi beklenen özdür. Gerekli eğitim verilmesi hâlinde ortalama insanların yüzde ellisinden biraz fazlası bu teknik ve malzeme kullanımını gereken sürede öğrenebilir.
Sanat çalışması yapan kişiler ilk aşamadaki tüm çabalarını öncelikle izleyiciyi/sanatseveri o çalışmanın önünden geçerken durdurmak, düşünmeye sevk etmek ve hissettirmek için yapar. Buna boş çerçeve veya beyaz tuval de dâhildir.
İzleyicinin/yorumcunun/eleştirmenin vb. dikkatini çekmeyen bir çalışmanın değerliliği/değersizliği tartışılabilir hâle gelmiştir. İzleyicinin çalışmayı fark etmesi aşaması içinde gizli olabilecek duygusal pornografi tuzağına da düşmemek gerekir.
İzleyici ile yüz yüze gelme aşamasından sonra sanatçı üzerinden sanat devreye girer. Sanatçıdan kendi birikim ve tecrübesiyle olmazsa olmaz teknik/malzeme donanımını aşarak duygu ve hayal birikimi ortaya koyması beklenir. Sanatçı olmanın yol ayrımı bu aşamada gerçekleşir.
a) Öncelikle malzeme ve teknik kullanımını mükemmel ve somut olarak ortaya koyarak izleyiciyle buluşturacaktır.
b) Aynı anda sadece somut olarak ortaya konulan çalışmayla sınırlı kalmayıp bir duygunun varlığını da ortaya koyması gerekir.
Sanatçının sanat eserleriyle oluşturduğu o duygu birikimi bir aşama sonrasında sanatçıyı da kavrar ve onu süreklilik içinde olacağı başka bir boyuta çeker. İşte bu durum onun sanatta sağlam adımlar atacağı yola koyulmasını sağlar.
İkisini aynı anda yapabilme işi sanatçılık olup tamamen öznel bir faaliyet olan yaratıcılık gerektirir. Yaratıcılıktan uzak teknik ve malzeme bilgisi sanatçı işi bir şey ortaya koyamayacağı gibi teknik olmayan yaratıcılık da bir sanat eseri ortaya koyamaz. İlk kısmı başarılı geçmiş olan bir çalışmanın sanat eseri niteliğine sahip olmayacağı kuralını nedense sadece teknik ve malzeme bilgisi yüksek olanlar pek kabul etmez.
Görme biçimlerinin farkında olan ve göz hafızası gelişmiş sanatsever/izleyici sahip olduğu bilgi ve tecrübeyle bu duyguyu yakalamaya çalışır. Sanatçının ortaya koyduğu ile sanatseverin algıladığı duygu hiçbir zaman tamamen örtüşmez.
Netice olarak; kendi için bir yeni dünya açan ve bu yeni dünyayı sanatsevere kendi duygusuyla sunan sanatçının yaptığı çalışmayı sanat eseri olarak kabul ederim. Sanatta esas olan yeni yeni dünyalar yaratma işidir.