Cengiz Tekin, Ters yüz / Upside Down (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Cengiz Tekin’in son sergisi “Dalgalar Harita Çizmez”, 19 Aralık 2024 – 22 Şubat 2025 tarihleri arasında Zilberman’ın Beyoğlu’ndaki ana mekânı Mısır Apartmanı’nda sanatseverlerle buluşuyor.
Tekin’in eserleri; karakalemden fotoğrafa, üç boyutlu çalışmalardan video sanatına kadar çeşitli teknikleri bir araya getirerek su ile insan arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Tarihsel yüklerin bireylerin yaşamına etkisini minimalist bir dille yorumlayan sanatçı, çoğu zaman ironik ve eleştirel bir yaklaşım benimseyerek eserlerine çok katmanlı bir anlam kazandırıyor. Toplumsal meseleleri bireysel deneyimler üzerinden işleyerek daha geniş bir bağlam oluşturan sanatçı, yerel ve küresel sorunlar arasında bir bağ kurarak izleyiciye hem bireysel hem de evrensel bir bakış açısı sunuyor.
Cengiz Tekin ile serginin ortaya çıkış sürecini ve eserlerinin arkasındaki düşünsel yapıyı konuştuk.
Cengiz Tekin, Geri Dönüşüm Hatası / The Recycling Mistake (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Çağla Akıncı Uysal: “Dalgalar Harita Çizmez” ismi oldukça güçlü bir metafor taşıyor. Bu ismin ortaya çıkış hikâyesini bizimle paylaşabilir misiniz? Sizi su metaforunu kullanmaya iten kişisel ya da sanatsal bir motivasyon var mı?
Cengiz Tekin: Bu ismin çıkış noktası, doğanın insana rağmen süren bağımsızlığını vurgulamak oldu. Su, tarih boyunca sınırları çizen, ülkeleri ayıran ya da birleştiren bir unsur olarak görülmüştür. Ancak suyun gerçek doğası, haritalarda gördüğümüz sabit sınırlarla uyumlu değildir; dalgalar hiçbir zaman sabit bir çizgi oluşturmaz, bir coğrafyaya hapsolmaz. Kişisel motivasyonum ise Dicle kıyısında geçen çocukluk anılarım. Orada suyun bir özgürlük ve eşitlik alanı oluşturduğunu gözlemledim. Bu metafor, insanoğlunun doğaya koyduğu sınırların kırılganlığını ve suyun akışkan yapısının sabitlenemezliğini bir arada ifade ediyor.
Ç.A.U.: Eserlerinizde suyun akışkan ve sabitlenemez yapısı, insan eliyle yaratılmış sınırların kırılganlığını vurguluyor. Sizin için ‘sınır’ kavramı ne ifade ediyor ve bu kavramı işlerken hangi dinamiklerden ilham alıyorsunuz?
C.T.: ‘Sınır’ benim için hem fiziksel hem de zihinsel bir engel. Özellikle büyüdüğüm coğrafyanın askeri sınırlarla çevrili olması ve bu sınırların suyun özgürlüğüyle olan çelişkisi, bu temayı işlerken ana ilham kaynağım oldu. Sınırlar, insan yapımıdır ve doğanın kendisi bu sınırları tanımaz. Bu nedenle suyun akışkanlığı, sınırları aşan bir metafor olarak işime yön veriyor. Aynı zamanda Jacques Ranciere’nin “dissensus” kavramı da ilham kaynaklarımdan biri. Bu kavram, mevcut düzenin sorgulanması ve alternatiflerin yaratılması üzerine kuruludur; sınırları aşmak da bu anlamda bir direnç ve yeniden hayal kurma eylemi.
Cengiz Tekin,Makam Panosu / Title Plaque (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Ç.A.U.: Doğa ve insan yapısı arasındaki çelişki, eserlerinizde belirgin bir tema. Sizce bu çatışma bir eleştiriden öte, alternatif bir çözüm sunma potansiyeli taşıyor mu? Sanatın bu küresel kriz karşısında nasıl bir etki yaratabileceğine inanıyorsunuz?
C.T.: Sanat, eleştirinin ötesine geçerek bir diyalog ve alternatif düşünce alanı yaratabilir. Doğayla insan yapısı arasındaki çelişkiyi işlerken, sadece bir karşıtlık sunmak yerine bu iki alanın bir arada var olabileceği olasılıkları da sorguluyorum. Sanat, izleyiciye küresel krizlerin ciddiyetini hatırlatırken aynı zamanda küçük eylemlerle başlayan dönüşümlerin mümkün olduğunu gösteren bir alan sunabilir. Bu sergide de mizah ve ironiyle izleyiciyi rahatsız etmeden düşünmeye davet eden bir dil kurmaya çalıştım.
Ç.A.U.: Dünyada ekolojik meseleler üzerine çalışan ve sizi etkileyen sanatçılar var mı? Onların yaklaşımlarından nasıl ilham alıyorsunuz ya da bu konuda sanatçılar arasında bir diyalog olduğunu düşünüyor musunuz?
C.T.: Lucy Orta, Olafur Eliasson ve Agnes Denes gibi sanatçılar, doğa ve insan arasındaki ilişkiyi işlerken beni etkileyen isimlerden. Ancak her sanatçının bu meseleye yaklaşımı farklı. Bu sanatçıların yarattığı eserler, doğa ve insan arasındaki çatışmayı hem görsel hem de kavramsal olarak güçlü bir şekilde sunuyor. Ayrıca bu alandaki diyalog, farklı coğrafyalardan gelen sanatçıların yaklaşımlarını anlamamı ve kendi işlerime farklı açılardan bakmamı sağlıyor.
Cengiz Tekin,Cennetten Hemen Önce / Just Before Paradise (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Ç.A.U.: Eserlerinizde kişisel geçmişinizden, özellikle Dicle kıyısındaki çocukluk yıllarınızdan izler taşıyorsunuz. Yerel deneyimlerinizin küresel meselelerle kesiştiği noktaları nasıl görüyorsunuz?
C.T.: Dicle Nehri kıyısında büyümüş olmam, yerel deneyimlerin evrensel meselelerle nasıl kesiştiğini anlamamı sağladı. Çocukken, nehrin insanları eşitlediği bir alan olduğunu gözlemlerken, aynı zamanda bu coğrafyanın savaş ve sınırlarla nasıl şekillendiğini de gördüm. Yerelden çıkan hikâyelerin aslında dünyanın başka bir yerinde yankı bulabileceğini düşünüyorum. Örneğin su, sadece benim coğrafyamda değil, küresel ölçekte de çatışma ve çözüm arasında bir metafor.
Ç.A.U.: Mizah ve ironi, eserlerinizde güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Bu unsurlar, izleyiciyle iletişim kurarken size nasıl bir avantaj sağlıyor?
C.T.: Mizah ve ironi, izleyiciyi rahatsız etmeden düşünmeye davet etmenin güçlü araçları. ‘Pardon’ gibi işlerimde mizah, günlük dilin basit bir ifadesini kullanarak toplumsal bir eleştiriye dönüştü. İzleyici gülerken aynı zamanda derin bir soruyla yüzleşiyor. Mizah, izleyiciyle aramda bir samimiyet kuruyor ve bu da düşündürmeyi kolaylaştırıyor.
Cengiz Tekin, Pardon (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Ç.A.U.: Yine mizahi bir dili olan; altın harflerle yazılmış ‘Pardon’ isimli eseriniz, hem dilsel hem de malzeme açısından güçlü bir mesaj taşıyor. Bu çalışmada, ‘pardon’ kelimesinin toplumsal veya bireysel bağlamdaki kullanımına nasıl bir eleştiri ya da yorum getirdiniz? Altın malzemenin seçimi bu mesajı nasıl güçlendiriyor?
C.T.: ‘Pardon’, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yüzeysel bir pişmanlığı ifade ediyor. Altın malzeme ise bu kelimenin değerini ironik bir şekilde sorguluyor. Altın, hem ihtişamı hem de yozlaşmayı çağrıştırırken, kelimenin samimiyetini sorgulamaya açıyor. Bu iş, aslında basit bir özrün yetersizliğini ve toplumsal düzeyde daha derin bir hesaplaşma ihtiyacını dile getiriyor.
Cengiz Tekin,Kamuflaj / Camouflage (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Ç.A.U.: Kamuflaj isimli eserinizdeki askeri figürler düzeni, disiplini ve otoriteyi çağrıştırıyor. Ancak bu düzenin üzerine yayılan doğal bitki dokuları bir karşıtlık yaratıyor. Bu karşıtlıkla neyi eleştirmek ya da sorgulamak istediniz?
C.T.: ‘Kamuflaj’, insanın doğayla olan çatışmasını ve bu çatışmanın içinde yer alan militarist düzeni sorguluyor. Askeri figürlerin sertliğini, doğal bitki dokularının yumuşaklığıyla bir araya getirerek, otoritenin doğa karşısındaki kırılganlığını göstermek istedim. Bu karşıtlık, hem bir eleştiri hem de bir arayış olarak okunabilir.
Cengiz Tekin, Kayıp Video serisi / from the series Lost Video (Sanatçı ve Zilberman Gallery izniyle yayımlanmıştır.)
Ç.A.U.: Sergide yağlı boya, kara kalem, video ve heykel gibi farklı teknikleri bir arada kullanıyorsunuz. Geleneksel resim eğitiminizden sonra fotoğraf, video gibi araçlara yönelme kararınızda hangi etkenler etkili oldu? Bu geçişte konu seçimleriniz mi belirleyici oldu yoksa bu araçların ifade olanaklarının genişliği mi? Eserlerinizde kullandığınız teknik çeşitliliği serginin temasını nasıl güçlendiriyor?
C.T.: Sanat pratiğim, geleneksel eğitimimden başlasa da fotoğraf ve video gibi teknikler, düşüncelerimi daha hızlı ve etkili bir şekilde ifade etmeme olanak sağladı. Bu araçlar, temalarıma uygun bir çeşitlilik sunuyor. Sergide kullanılan teknikler arasındaki geçiş, izleyiciyi tek bir duyguya sabitlemek yerine farklı düşünsel deneyimlere açık kapı bırakıyor. Sanırım kavramsal bütünlüğü daha çok önemsiyorum.