
05 Aralık 1977, Cumhuriyet
Yürürken, yaratırken, çizerken, geçmiş adımları, yaratışı ve ardındakilerin hesabını, hakkını verenler öylesine az ki. Verdim, diyenler ya da vermekte olduğunu sananlar ise çoğunlukta.
Önce Malik Aksel, resim olayının altmış yıllık sürecinde gerek yağlıboya veya gerek suluboya tekniklerinde ülkesinin yaşantısı, doğası ve kişilerine eğilişi yönünden bir altın yürekli oluyor. Bu altınyüreklilik çekirdeğinin oluşumunda, kılı kırk yaran, araştıran ve kendisiyle bir İkilem kuran dinginlik, yumuşaklık, alçak gönüllülük yatar, gösterişsiz ve içine kapanık.
Sonra Malik Aksel, biçiminde altınyüreklilik gösterir.
Gerçi, gerçekçi bir ressamdır Malik Aksel. Ne var ki, bu gerçekçiliğini izlenimci ve dışavurumcu ansmaılardan geçirmiştir yumuşak, rahat ve özgür fırça vuruş ve dokunuşlarıyla.
Diğer deyişle; Aksel Usta’nın resim yapma tutumundaki içtenliğe, altınyüreklilik sözü, kavramı uygun düşüyor.
Öte yandan, akademilerden gelen ressamlarla, halktan gelen ressamlar birlikteliğinin, görsel alan için bir tazeleme olabildiğini vurgusunu getiriyor Malik Aksel. Başyapıtlar getirme savı yoktur kendisinin. İlk büyük “geriyebakış” kişisel (1969) sergisinden sonraki bu ikinci özel sergisinde, 50 yapıt ile 50 yıllık “çıplak”, “İnterieure / İçgörelik”, “ölüdoğa”, “görünü”, “portre/portreler”, “Düzenlemeler” ile çevreye yaklaşımındaki gerçek niteliğini belgelemektedir.

Üstelik, Usta Aksel’in yapıtlarının bir kesimini “belge” niteliğinde saymak ya da görmekte bir sakınca yoktur. Yakın geçmişin ya da yer yer ülkenin çeşitli yörelerinde süregelen yaşamın kesitlerinde Altınyürekli Malik Aksel’in yumuşak anımsatmaları, vurguları öne gelir. Hoca ve öğrencisi, Aktar, Köylü Kadınlar ve Eşek, Merdivenden çıkan geline para atılışı, Halı dokuyanlar, çingeneler ve diğerlerinin yansıra, bir ölüdoğa, ikili portrelerindeki motif, eşliğini yüklenmiş, tümlenmelerinde de sanatçı gene yakın geçmişin “modası geçmiş” gibi görünen tazelemelerine ışık getirir.
Malik Aksel, konu aramadığı gibi, konu ile bir görsellik de kazanmayı amaçlamaz. Gene Malik Aksel, renk de aramaz. Çokluk, ressamı şaşırtan bu renk arama engeli usta Aksel’de kendiliğindenliğe varmıştır. Bu nedenle de konuları gibi –eğer gerekliyse– renkleri de köklüdür. Geçmişle ilişki içine giren yapıtlarından ya da zamanla kazanılmış içe kapanmayı deneyip içeren duygularından ötürü, yinelenmiş gibi görünecek çabası araştırmacı yanının, ulaştığı bilinç düzeyinin sonucudur.
Malik Aksel, başka değişle yetkin yapıtlardan bir dinginliği görsellik dersi vermeden “Resim Sergisinde yirmi gün” olarak ulaştırıyor…
