Hülya Küpçüoğlu: ‘Sıradan insanların yaşam alanları üzerine bir sergi’ (Öznur Güzel Karasu ile Röportaj)

Share Button

aysegul acikgoz_2 (1)

Öznur Güzel Karasu küratörlüğünde Bergsen&Bergsen Galeri’de açılan ‘Hiçbir Yer’ adlı sergide, Ayşegül Açıkgöz ve Tuna Uysal’ın çalışmalarına yer veriliyor. Sergide, mekân ve birey, zamandan ve işlevlerinden soyutlanarak sunuluyor. 20 Mart’ta bitecek olan sergi ile ilgili, Öznur Güzel Karasu ile konuştuk.

Hülya Küpçüoğlu: Serginin oluşumu ve bu iki sanatçının buluşması nasıl oldu?

Öznur Güzel Karasu: Bergsen&Bergsen Galeri’den sergi teklifi geldiğinde zaten üzerinde kafa yorduğum “mekân algısı” konusunda bir metin yazdım ve danışmanlığını yaptığım iki sanatçının işlerini bu metne uygun gördüm. Aslında her iki sanatçı bu serileri yaklaşık bir yıl önce, birbirinden bağımsız olarak üretmişlerdi. Buna rağmen sergide ilginç bir bütünlük ortaya çıktı.

H.K.: ‘Hiçbir yer’ bize nereyi işaret ediyor?

Ö.G.K.: “Hiçbir yer” sergisi“sıradan” insanların yaşam alanları üzerine bir sergi. Çalışmaların özneleri olan mekânlar ve insanlar, bulundukları ortamından ve bakış açısından dolayı tanımsızlar ve çalışmalarda mekânsal koordinatların belirsizliği öne çıkıyor. Başlığın “Hiçbir yer” olarak belirlenmesi, bir yandan bu mekânların çoğunun artık yok olmasıyken, diğer yandan da izleyiciyi ütopik bir yaşam algısına yönlendirmektir.

Tuna Uysal_1

H.K.: Her iki sanatçının fotoğraflarına ‘Boşluk’ kavramı üzerinden bakacak olursak, nasıl okumalıyız?

Ö.G.K.: Ayşegül Açıkgöz’ün fotoğraflarında, aslında tamamen ihtiyaçlara göre kurgulanmış eklektik mekân düzenlemeleri var. Bu çalışmalarda planlamadan uzak, kendiliğinden yaratıya işaret edilirken, aynı zamanda insansız olarak görüntülenen bu kulübelerde yaşamın varlığı da şüpheye sevk ediyor izleyicileri. Tuna Uysal’ın fotoğraflarında ise, karanlığın baskın varlığı kendi içinde bir mekân algısı yaratıyor. Temelde her iki seride de yaratılan mekânsal algı,  aydınlık-karanlık gibi iki zamansal işaretin dışında izleyici için bir yönlendirmeye gitmiyorlar.

H.K.: Fotoğraflarda kurgu ögesi hangi aşamalarda karşımıza çıkıyor?

Ö.G.K.: Tuna Uysal’ın sergide yer alan serisi kurgulanmış kompozisyonlardan oluşmakta. Fotoğraflardaki var ile yok arasındaki insanlar aslında sanatçının kendi yaşamında yeri olan kişiler. Bir tür biyografik yaklaşım var; ancak bazen fotoğrafa konu olan alanların boşluğu, bazen de donuk insan figürlerine yer verilişi “kurgu”ya bir vurgu yapıldığını da hissettiriyor.

H.K.: Sergide görülen ‘sıradan yaşam’a nasıl bakmalıyız?

Ö.G.K.: Her ne kadar Uysal’ın çalışmalarında “kurgusal” bir yapıdan söz etsek de kendiliğinden seçimlerle örülü olmaları ve kendi yaşamından insanları odak noktasına alması aynı zamanda doğal bir süreci de işaret ediyor. Açıkgöz’ün fotoğraflarındaki mekânlar ise balıkçıların eşyalarını muhafaza ettiği, kimi zaman da içinde yaşadığı ve şu anda yerel yönetim tarafından yok edilip, yerlerine prefabriklerin konulduğu kulübeler. Sıradan yaşam derken vurgulanan şey aslında sunulan imgeyi belirlemede işin içine her ne kadar “kurgu” girse de, herhangi birinin temas ettiği veya gerçekleştirdiği mekânlarla birlikte ele alınmasıdır.

aysegul acikgoz_1

Share Button

Yorumlar kapatıldı.