![](https://kolajart.com/wp/wp-content/uploads/2023/10/50x50-1004x1024.jpg)
Ceyda Güler “Janus, ne tarafa bakmalı?” başlıklı kişisel sergisinde, deneyimlediği mekânları ve bu mekânlara ait kapıları, kapı metaforu üzerinden ele alırken Antik Roma mitolojisinde kapıların ve geçitlerin tanrısı Janus’un bakışıyla dualite prensibi üzerinden görünen-görünmeyen, iç-dış, somut-soyut, geçmiş-gelecek, başlangıç-bitiş gibi kavramları sorguluyor.
Transparanlığı yapısal olarak kullanan sanatçı resimlerinde ele aldığı kapı nesnesinin arkasını göstermeyen, gizleyen, kapatan niteliğini yüzeyin geçirgenliği ile bertaraf eder. Her şeyin içinin görülebilirliğinin hazzı ve merak duygusunu yok ederek açıklık, erişilebilirlik gibi anlamlara geldiği transparanlıkla, kapalı kapıların saklama, örtme ve gizem işlevini birleştirirken, J. Baudrillard ve Byung Chul Han’ın dile getirdiği “her şeyin şeffaflaşma ve hiper görünür hale gelme durumunu” belirginlik ve görünmezlik ikileminde sorgular. Fiziksel olarak kapatma, örtme, gizleme, mahrem kılma işlevlerini yerini getiren kapı imgesinin, hem tuval yüzeyinde hem de ele alınan mimari öğelerde transparanlık yoluyla ifade edilmesi izleyiciyi ikilemde bırakır.
Kapıların tamamen kapatılması bitişi, açık olması başlangıcı, aralanması ile arafta umudu simgeler. Üç duygunun da eserlerde buluşması evrensel ve bireysel farkındalıkla farklı anlam katmanlarının buluşma noktası olarak karşımıza çıkar.
Transparanlıkla ele alınan kapı açılarak neredeyse her katmandaki mekânın görünmesini sağlamaktadır. Yakınlaştıkça tanınmaz hale gelen nesneler ve mekân, soyut ve geometrik kompozisyonlara dönüşürken, dijital bir katman ile renkli tuvallerin üzerini kapatır. Bu noktada kimi zaman resmin kendisi de bir kapı haline gelir. Yüzeyde yer yer açılan boşlukla görünen alt katmandaki ekspresif düzlem zaman, mekân ve duyular arasında yeni bir bağ kurarken iki ontik tabaka arasındaki derinlik hissini kuvvetlendirir. Hissedilen biçimlerin palimpsestik durumu, belirlenemezlik nosyonu ile algıda tekinsizlik yaratır.