Eda Çığırlı, Düşler Serisi, Kağıt üzeri kolaj, 50x35cm, 2023
Düş bizi somut ve neyse o olan dünyadan alıp ikinci anlamların, imgelerin ve simgelerin yolculuğuna çıkarır. Gündelik hayatın zaruri değiş tokuş silsilesinden sıyırıp oyunun alanına çeker.
Düşte, sanat eserinde ve oyun alanında, neyse o olan tekdüzeliğin ötesinde çok katmanlılık ve çağrışım üretme gücü vardır. Düş bu yönüyle başlı başına estetik bir deneyimdir. Belki sanattan da önce insanın öyküsünde var olan düş, ikinci anlamlar üretme potansiyelini en çok içeren insan deneyimidir. Sanat anlam üretme potansiyeli ile düşselliğe yakındır ve bir düşü anlatırken hissettiğimiz duygusal yakınlığa sanat eseri karşısında da erişiriz.
Eda Çığırlı, Düşler Serisi, Kağıt üzeri kolaj, 50x35cm, 2023
Eda Çığırlı’nın yapıtında, tıpkı düşlerdeki gibi, geçmiş ve şimdi, insan ve doğa, bilinç ve bilinçdışı iç içe geçer. Kimi düşlerden yeni uyanma anında yaşanılan mekan konfüzyonunda (ben şu anda neredeyim?) olduğu gibi, izleyicisinde uzam ile imgenin ara alanında salınmaya devam etme arzusunu dürten bir geçişkenlik vardır. Onun kolajlarının karşısında insan düşteki imgeye tutulma arzusuyla bulunduğu mekandan sıyrılmak ister. Kendisi kimi zaman siyah-beyaz olsa bile dünyaya renk veren şey düştür. Düşler Sergisi bize belki şunu da hatırlatır: Düşlerimiz ne kadar siyah-beyaz ise hayatı bir o kadar renkleriyle birlikte görmeyi isteriz. Ya da belki ancak o zamanlarda, düşlerimizin, iç dünyamızın siyah-beyaz olduğu anlarda renkleri tüm canlılığıyla algılamaya açık oluruz.
İmge anlamdan önce gelir ve anlamın başlangıç yeridir. Bebeklikten başlayarak erken bakım verenlerimizin duyumsamalarımızı ne şekilde kucaklayıp yatıştırdığına bağlı olarak imgelerimiz sonsuz anlamlara gebe olabilir ya da bizi kendine hapsedebilir. İmgelerin tutsağı olabiliriz ya da imgeler bizi kadim hikayelerin sonsuz yolculuğuna davet edebilir. Kolaj da bir düş misali, dünyada hiçbir zaman kavuşamayacak olan kimi imgeleri yan yana getirir. İmkansız görünen karşılaşmalar kolajda mümkün olur. Hayallemenin gücünün sonsuzluğu sanat eserinde fizik kurallarının imkansızlığını aşar. Eda Çığırlı’nın kolajları bu yönüyle gece ve gündüz düşlerimizde özgür olduğumuzu bize hatırlatır. Bu hatırlatmalar gündelik duyumsamalarımızın ördüğü kıstırıcı, kuşatıcı görünmez ağları parçalar. Somut dünyanın bitmez tükenmez uyaran değiştokuşu kolajın karşısında yerini ruhların muhayyel uçuşuna bırakır.
Eda Çığırlı, Düşler Serisi, Kağıt üzeri kolaj, 50x35cm, 2023
Düş yaşamın koşuludur. Şimdinin canlılığının koşulu belki de düşlerdeki siyah beyaz geçmiştir. Bir düşü anlatırken anlattığımız kişiyle yaşadığımız o hülyalı bütünleşme anı, sanki dinleyici de o düşü görecekmişcesine içine girilen o büyülü yanılsama bir sanat eserinde gerçeğe yaklaşır. Kolaj, izleyicisini bir düşe ortak olmaya davet ederek onu kendi çıplak varlığına en yakın olduğu hayal alemine çeker.
Düşler Sergisi’nde özne-doğa ikiliği düşsel bir düzlemde suretler ve eller, deniz ve gök, kuş ve ağaç imgelerinin karışmasıyla diyalektik bir dinamizm kazanır. Bu imgelerin iç içe geçmişliği karışmanın, yan yanalığın, toplamın ötesinde bir kimyevi alaşım statüsüne erişir. İmgelerin kendi başına yaratabileceği çağrışım akışı kolajda logaritmik bir ivme kazanır. Düşün kendine özgü şiirselliği Düşler Sergisi’nde kolaja yansımıştır.
Düş, tıpkı sanat gibi, bize sadece hakikatimizi söylemekle kalmaz, bizi dönüştürür.
Eda Çığırlı, Düşler Serisi, Kağıt üzeri kolaj, 50x35cm, 2023
Düşler Sergisi’nde çerçeve ya yoktur ya da kendi dışına taşmıştır. Düş gören ile düş dünyası arasındaki boşlukta olduğu gibi çerçeve belli belirsizdir. Kolajdaki keskin çizgiler özneyi tabiatla hem böler hem bütünleştirir. Kendi tabiatı üzerine kurulmuş olan öznenin aynı zamanda ondan ayrışma çabasının süreğenliği her eserde yüzümüze çarpar. Gerçeklikte denetleyici ve tutucu olabilen eller, kolajda özgür kılmaktadır. Doğa Ana’nın doğurduğu insan, belki de gerçeklikte onu yaşatamadığı için, düşünde doğayı geri doğurmak ister. Harfler uçuş ile köpürüş arasında değiş tokuş edilir. Söz, yani anlam doğadan gelir ve yine doğaya karışır.
Düş sadece hakikati göstermez, düşün yeni anlamlar yaratma potansiyeli vardır. Düş hiçbir zaman tam tercüme edilemez. Her düş yorumu eksiktir. Ancak, aynı zamanda düş hakikat için yeni bir dile kapı aralar. Tıpkı düşe kesin bir anlam atfetmenin, mutlak bir yorum getirmenin imkansız olması ve böyle bir iddianın düşün doğruganlığı ile çelişmesi gibi sanat eserinin anlamı da her yeni bakışla birlikte dallanıp budaklanır, çeşitlenir. Düşler Sergisi, düşler dünyasına dalıp çıkışlarımızda olduğu gibi, her yeni bakışta çağrışımlarımızı başka yörüngelere çekmeye devam ediyor.