Henry R. Poore: Lyme’lı Ressamların Sergisi

Share Button
Henry Ward Ranger, Yalnız Nöbetçi, T.ü.y.b

– The Sound Breeze, 12 Eylül 1903

(İstek Üzerine Yazılmıştır)

Geçtiğimiz hafta kütüphanede sergilenen eserler, doğal olarak resimlerden tonalite ve “yöntem” kavramlarına, kalite anlayışına ve “Lyme Okulu”nun anlamına dair sorulara doğru ilginin genişlemesine yol açtı. Sanat sergileriyle az da olsa haşır neşir olan izleyiciler için, kütüphane duvarlarını süsleyen bu koleksiyonun etkileyici bir uyum içinde olduğu açıkça fark edilmiştir. Bu uyum, bir resim hariç tüm eserlerde tek bir yöntem kullanılmış olmasından kaynaklanmaktaydı. Farklı olan o bir eser bile, aşağıda değinileceği gibi, diğerleriyle birçok ortak özelliğe sahipti. Lyme Okulu[1], tonalite fikri etrafında bir araya gelen ressamların oluşturduğu bir gruptur. Bu fikir yeni olmamakla birlikte, eski ustalardan miras alınmış ve zamanla, yeni olanı aramanın getirdiği deneysellik içinde neredeyse unutulmuştu. Ancak bu fikir, altın çağın renkçileriyle bağlantılı olan bir damar boyunca varlığını sürdürmeyi başardı. Tonalitenin soy ağacını, Van Eyck’ten[2] Rubens[3], Titian[4], Velázquez[5], Cuyp[6] ve Claude Lorrain’e[7]; oradan İngiltere’de Constable[8] ve Reynolds’a[9]; ardından Rousseau[10], Diaz[11], Dupré[12], Corot[13] ve 1830 kuşağının ressamlarıyla Fransa’ya ve nihayetinde George Inness[14], Wyant[15] ve Fuller[16] gibi sanatçılarla Amerika’ya kadar izlemek mümkündür.

Bu bilgiyi alan sayılı sanatçılar arasında, onu gerçek anlamıyla aktarmaya en gönüllü olanlardan biri Lyme Okulu’nun kurucusudur. Bay Ranger[17], sanatla ilgili hiçbir sırrı kendine saklamamış; Amerika’da ne kadar kaliteli resim üretilirse, Amerikan sanatının uluslararası arenada o kadar güçlü bir iddiaya sahip olacağı düşüncesiyle, etkisi ve rehberliğiyle Amerikan peyzaj resmini sağlam temellere dayalı tonalite anlayışı yönünde şekillendirmeye çalışmıştır. Onunla aynı düşünceleri paylaşan sanatçılar, hem davetle hem de içsel bir çekimle Lyme’a gelmişlerdir. Lyme Okulu bu şekilde, belli bir kişilik tarafından desteklenen bir fikir temelinde kurulmuştur. Sadece bu fikre adanmışlıkla varlığını sürdürdüğü için, bu sanatçıların bir araya gelişi, herhangi bir bölgesel cazibenin ürünü olan rastlantısal bir grup olmaktan çok uzaktır. Fikir olmasaydı, bu yöre yalnızca manzara sağlayan bir alan olarak kalır, Amerikan sanatına katkı sunamazdı. Peki, bu sanatçıların çalışmaları onları diğerlerinden nasıl ayırır? “Tonalite” dedikleri şey nedir? Neden müze küratörleri, sanat tüccarları, uzmanlar ve gazeteciler, bu sergiyi görmek için şehirden kalkıp gelir?

Bu sanatçıların eserleri ile diğer birçok ressamın işleri arasındaki farkı görmek, tarif etmekten daha kolaydır. Zira karşılaştırma yapıldığında bazı resimlerin tonu olmadığından dolayı sönükleştiği gözlemlenir. Belki detay açısından doğanın renklerini daha doğru temsil edebilirler, ama doğanın asıl izlenimini, yani derinliğini ve içsel gücünü veremezler. Oysa doğa, daima içinde derin bir ifade gücü barındırır ve tonalist ressam tam da bunu yansıtmak ister. Bu durum, küçük bir çocuğun tuz tanımı gibi düşünülebilir: “Tuz, yemeklerin üzerine koymadığında eksikliğini hissettiren şeydir.”

Allen Butler Talcott, Lyme Çayırı, T.ü.y.b.

Teknik ve Pratik Yönleriyle Tonalite

Teknik olarak bu, birçok yeniden boyamanın emeğini; hatta oluşturulmuş olanı silip geçecek kadar renk katmanlarının (glazelerin) uygulanmasını ifade eder ki, nihayetinde eser, birçok enstrümandan yükselen müzikal bir tonun derin yankısı gibi bir heyecan uyandıran o yoğunluk ve derinlik hissini kazansın.

Pratikte ise bu, resmin her bölgesinde rengin titreşimi anlamına gelir. Empresyonistlerin saf pigmentleri yan yana dizerek oluşturduğu etki, tonalistlerce ya bir rengin diğerine nüfuz etmesiyle ya da tek bir fırça darbesine birden fazla renk yüklenerek ya da alttaki tonu bir miktar açıkta bırakacak şekilde uygulanmasıyla elde edilir.

Frederick Childe Hassam, Günbatımı, Plaj, Deniz, (1911), T.ü.y.b. 86 cm x 86 cm. Rose Sanat Müzesi, Massachusetts

Bay Hassam’ın[18] resmi, tonal ressamların çabalarını açıkça gösterir; küçük ölçekli yöntemlerle, daha büyük ve kaba araçlarla ulaşılmak istenen etkiyi ifade eder. Mikroskopla doğanın herhangi bir kısmına bakıldığında bu teorinin doğruluğu görülür. Geriye, kişinin tercihi kalır: Kimi izleyici, saatin iç işleyişini izlemeyi; kimi ise sadece sonucu görmeyi tercih eder.

Ama doğanın bu derinliği, parçaların titreşimi, bütünü oluşturmak için birçok unsurun sentezi hepimizin peşinde olduğu şey tam olarak bu; peki, bunu en iyi hangi yöntemle elde edebiliriz?

Louis Paul Dessar, Sulama Yeri, (1910), T.ü.y.b. 89.2 cm x 114.3 cm. Smithsonian Amerikan Sanat Müzesi

Bay DuMond[19],Beal[20], Foote[21]ve Voorhees[22] gibi isimlerin akademik yöntemlerden, Bay Dessar gibi sanatçıların empresyonist ilkelerden ve Bay Talcott’un[23] ışık odaklı doğa betimlemelerinden tonalist yaklaşıma yönelmeleri, önceki yollarla ulaşılamayan bir şeye yönelimin açık bir göstergesidir. Bay Dessar[24], figür ve portre alanında tanınmış bir sanatçıdır. Bay Howe[25], Fransa’da kazanılmış bir itibarı, hatta Legion d’Honneur nişanını geride bırakmıştır. Bu grubun içinde geleneksel yöntemleri en muhafazakâr biçimde sürdüren de odur. Bay Dawson[26], eski ustaların sırlarına dair en yetkin uzmanlardan biridir. Bay Minor[27], yaşamı boyunca bu doğrultuda çalışmıştır.

Lewis Cohen, Sonbahar, T.ü.y.b. 12 cm x 21 cm.

Tonalite anlayışı, Bay Cohen’in[28] doğasına o kadar uygun düşmüştür ki, bu anlayışın en çok desteklendiği yere, yani Lyme’a gelmek için okyanusu aşmaktan çekinmemiştir. Eseri, bu yaklaşımın olanaklarını tam anlamıyla kavradığını göstermektedir. Resmin yüzeyinde oluşan o “peynirimsi” doku için, Reynolds, “iyi bir ton resminin alametifarikasıdır” der —öyle ki insan, o yüzeyi yemek ister.

Charles Harold Davis, Yaz Bulutları, T.ü.y.b.

Bay Davis’in[29] resmi bu niteliği daha az barındırsa da, konusunu öylesine hafif ve duyarlı bir şekilde işlemiştir ki, fazla müdahale bu cazibeyi kolayca bozabilir. Her iki sanatçı da Corot’yu çağrıştırır, fakat farklı yönlerden. Dolayısıyla burada, her biri bireyselliğini koruyan ama aynı zamanda doğanın derinliği ve ressamın tonu arasında temel bir ilişkiyi benimseyen küçük ama anlamlı bir grup karşımızda durmaktadır.

George H.Bogert, Nehir’de Ayın Doğuşu. T.ü.y.b. 76,2 cm x 101,6 cm.

Bay Bogert[30] ve Bay Wiggins[31] sergide yer alsaydı, bu iki usta tonalistin katılımıyla sergi daha da güç kazanacaktı. Ancak onlar daha sonra Lyme’a geleceklerdir.

Sanat tarihinin gelişimi, genellikle bireyler değil, küçük gruplar (coterie) üzerinden şekillenmiştir. Ön-Rafaelciler[32], Luminaristler[33], Rose-Croix[34], Glasgow Okulu[35], Fontainebleau Okulu[36] gibi her biri küçük ama öz gruplar, belli sanatsal yaklaşımları soyut ilkelerle temellendirmiş ve zamanla somut sanat anlayışlarına dönüştürmüştür.

Robert Crannell Minor, Alacakaranlık Manzarası, T.ü.y.b. 40,6 cm x 50,8 cm.

Bugün çok az Amerikalı, Amerikan peyzaj resminin yurt dışında ne kadar yüksek bir saygınlığa sahip olduğunun farkındadır. Tarafsız yabancı yazarlar artık en iyi peyzajların Amerika’da üretildiğini kabul etmektedir. Eğer bu gelişim aynı şekilde devam ederse, yakın bir gelecekte dünya sanatının merkezi bu kıta olabilir. Lyme’da yavaşça büyüyen bu küçük hareketin gelecekte ne anlama geleceğini ise kimse kesin olarak bilemez. Fontainebleau Okulu, o muhteşem ressam kuşağının sonu ile tarihe karıştı. Ancak ilginç bir tesadüf olarak, bu sanatçıların esin kaynağı olan bölgeye çok benzeyen bir coğrafyada, yani Yeni Dünya’da aynı tohumlar yeşermeye başlamıştır. Bu tohumların burada toprağa tam anlamıyla kök salıp salmayacağını zaman gösterecektir. Yeni tonalist hareket, “1830’ların adamları”na kıyasla önemli bir avantaja sahiptir: Empresyonizmin mirası. Eski manzara ressamlarını kuşatan geleneklerden kurtulmuşlardır. Böylece, bitümen anlayışının yarattığı koyuluklardan sıyrılıp, hem teorik miras hem de geçmişin uyarıları ışığında yeni bir şey inşa edebilirler. Bu yeni şey, Titian’ın derin inançlarıyla Rousseau’nun doğa sevgisinin birleşimi olmalıdır.


[1] Connecticut’taki Old Lyme sanat kolonisi: 1899 yılında Amerikalı ressam Henry Ward Ranger tarafından kurulmuş ve o dönemde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en ünlü sanat kolonisi ve Empresyonizmi benimseyen ilk koloni olmuştur.

[2] Jan van Eyck ya da Johannes de Eyck: (1395 – 9 Temmuz 1441), Flaman ressam.

[3] Peter Paul Rubens: (28 Haziran 1577, Siegen – 30 Mayıs 1640, Anvers), Hollanda Altın Çağı sırasında yaşamış, Güney Hollanda’daki Brabant Dükalığı’ndan (modern zamanda Belçika) bir Flaman sanatçı ve diplomattı.

[4] Titian ya da tam adıyla Tiziano Vecellio: (1488/1490,Pieve di Cadore – 27 Ağustos 1576, Venedik), İtalyan ressam.

[5] Diego Rodríguez de Silva y Velázquez: (6 Haziran 1599 – 6 Ağustos 1660), İspanyol ressamdır.

[6] Aelbert Jacobszoon Cuyp veya Cuijp: (20 Ekim 1620 – 15 Kasım 1691) başlıca manzara resimleri üreten önde gelen Hollanda Altın Çağı ressamlarından biriydi.

[7] Claude Lorrain: (1600 – 21 veya 23 Kasım 1682), Barok dönemi Fransız ressam.

[8] John Constable: (11 Haziran 1776 – 31 Mart 1837) natüralist akımın İngiliz manzara ressamıdır.

[9] Sir Joshua Reynolds FRS: (16 Temmuz 1723 – 23 Şubat 1792), 18. yüzyıl’da yaşamış İngiliz ressam, portre çizme konusunda uzmanlaşmıştır.

[10] Étienne Pierre Théodore Rousseau (15 Nisan 1812 – 22 Aralık 1867) Barbizon okuluna mensup Fransız ressamdı.

[11] Narcisse Virgilio Díaz de la Peña: (20 Ağustos 1807 – 18 Kasım 1876), Barbizon okulunun Fransız ressamıydı.

[12] Louis Dupré: (d. 9 Ocak 1789 Versay – ö. 12 Ekim 1837 Paris), Fransız ressamdır.

[13] Jean-Baptiste-Camille Corot: (16 Temmuz 1796 – 22 Şubat 1875) veya kısaca Camille Corot, Fransız manzara ve portre ressamı ve aynı zamanda gravür baskıcısıydı.

[14] George Inness: (1 Mayıs 1825 – 3 Ağustos 1894) Amerikalı manzara ressamıydı.

[15] Alexander Helwig Wyant: (11 Ocak 1836 – 29 Kasım 1892) Amerikalı bir manzara ressamıydı.

[16] George Fuller: (17 Ocak 1822 – 21 Mart 1884) Amerikalı figür ve portre ressamıydı.

[17] Henry Ward Ranger: (29 Ocak 1858 – 7 Kasım 1916) Amerikalı bir sanatçıydı. Batı New York Eyaletinde doğdu, önemli bir manzara ve deniz ressamı, önemli bir Tonist ve Old Lyme Sanat Kolonisi’nin lideriydi. Ranger Ulusal Akademisyen (1906) ve Amerikan Suluboya Derneği üyesi oldu.

[18] Frederick Childe Hassam: (17 Ekim 1859 – 27 Ağustos 1935), şehir ve kıyı sahneleriyle tanınan Amerikalı Empresyonist bir ressamdı.

[19] Frank Vincent DuMond: (20 Ağustos 1865 – 6 Şubat 1951) 20. yüzyıl Amerika’sının en etkili öğretmen-ressamlarından biriydi. Bir illüstratör ve portre ve manzara ressamıydı ve elli yılı aşkın kariyeri boyunca binlerce sanat öğrencisine ders veren önemli bir öğretmendi.

[20] Gifford Beal: (24 Ocak 1879 – 5 Şubat 1956) Amerikalı ressam, suluboya ressamı, baskı sanatçısı ve duvar ressamıydı.

[21] Will Howe Foote: (1874-1965) Amerikalı ressam,

[22] Clark Greenwood Voorhees: (1871 – 1933) Amerikalı bir Empresyonist ve Tonalist manzara ressamı ve Old Lyme Sanat Kolonisi’nin kurucularından biriydi.

[23] Allen Butler Talcott: (8 Nisan 1867 – 1 Haziran 1908) Amerikalı bir manzara ressamıydı.

[24] Louis Paul Dessar: (22 Ocak 1867 – 14 Şubat 1952) Amerikalı bir ressamdı. New York City’nin yüksek sosyetesinin ve Connecticut’un çiftçilerinin portrelerini çizdi.

[25] William Henry Howe: (22 Kasım 1846, Ravenna, Ohio – 16 Mart 1929, Bronxville, New York) Bronxville’de faaliyet gösteren Amerikalı bir ressamdı.

[26] Dawson Dawson-Watson: (1864–1939) , 1927’de Amerikan sanatındaki en büyük nakit ödülü olan Texas Wildflower Competitive Exhibition’ı kazanmasıyla ünlenen İngiltere doğumlu bir Empresyonist ressamdı.

[27] Robert Crannell Minor: (1839–1904), Amerikalı sanatçı.

[28] Lewis Cohen: (27 Haziran 1857, Londra – 3 Ağustos 1915, New York City) Old Lyme’da, yazları, 1900-1915 Old Lyme’a vardığında resimlerinin konusu tür ve figüratif kompozisyonlardan manzaraya kaydı.

[29] Charles Harold Davis: (7 Ocak 1856 – 5 Ağustos 1933) Amerikalı manzara ressamıydı.

[30] George Henry Bogert: (6 Şubat 1864 – 13 Aralık 1944) Amerikalı manzara ressamıydı.

[31] Guy Carleton Wiggins NA: (23 Şubat 1883 – 25 Nisan 1962) Amerikalı bir empresyonist ressamdı.

[32] Ön-Raffaeloculuk akımı veya Ön-Raffaelocu Kardeşler veya Ön-Raffaeloculuk 1848’de bir grup İngiliz ressam, heykeltıraş ve şair, sanat kritiğini ortaya çıkarıp geliştirdikleri bir sanat akımıdır.

[33] Luminizm, 1850’lerden 1870’lere kadar süren bir Amerikan manzara resmi tarzıdır ve hava perspektifi kullanımı ve görünür fırça darbelerinin gizlenmesi yoluyla bir manzaradaki ışık efektleriyle karakterize edilir. Luminist manzaralar, genellikle sakin, yansıtıcı suyu ve yumuşak, puslu bir gökyüzünü tasvir ederek huzuru vurgular.

[34] Salon de la Rose + Croix, Joséphin Péladan’ın 1890’larda Paris’te düzenlediği altı sanat ve müzik salonu serisiydi. Salon de la Rose + Croix, Péladan’ın Paris’te kurduğu kült bir dini sanat hareketi olan Mistik Gül + Croix Tarikatı’ndan doğmuştur. Avangart Salon sanatçıları arasında dönemin önde gelen Sembolist ressamları, yazarları ve müzik bestecileri yer alıyordu.

[35] Glasgow Okulu, 1870’lerde İskoçya’nın Glasgow kentinde bir araya gelmeye başlayan ve 1890’lardan 1910’lara kadar gelişen etkili sanatçılar ve tasarımcılardan oluşan bir çevreydi.

[36] Fontainbleau Okulu (yaklaşık  1530  – yaklaşık  1610), Kuzey Maniyerizminin oluşmasında önemli rol oynayan ve Fransız Rönesansı’nın sonlarında Fontainebleau Kraliyet Sarayı’nda yoğunlaşan Fransa’daki iki sanatsal üretim dönemini ifade eder ve Fransa’da İtalyan Maniyerist sanatının ilk büyük üretimini temsil eder.

Share Button

Yorumlar kapatıldı.