Dünya sanat tarihi içindeki örnekleri eşit değerler olarak incelemeye çalışmanın ve benzer kuramlarla anlam yüklemenin önündeki en büyük engellerden biri, Batı dışındaki toplumlarda sanatın ancak modernizm ile ortaya çıkmış olduğu ve bu toplumların sanatlarında Batı kurumlarının geçerli olmadığı düşüncesi olmuştur. Bu sebeple geleneksel kurallara bağlı sanatlar, antik dönemlerdeki uygulamalar ve aydınlanmanın ürünü olan sanatlar arasında kuramlarla
Etiket: Işıl Savaşer
Işıl Savaşer: Estetik Algı ve Endüstri Ürünü
Algı, ruhsal yaşamın en temel ögesi olarak psikolojide bir bütünün kavraması olarak değerlendirilmektedir.
Bütün ise, duyumların gösterdiği karmaşık yapı ve bu yapıyı belleğin desteklemesidir. Bütün, aynı zamanda bir anlam içermektedir. Anlam da ilk kez algıda ortaya çıkmaktadır. Algı, duyumlara dayanarak bir algı dünyası kurmaktadır. Oysaki duyumlar kendi başlarına anlamdan yoksunlardır. Algı, nesnelere anlam vermekte, onları anlamlı bir bütün olarak ortaya
Işıl Savaşer: Alberto Giacometti’nin Varoluşçuluk Algısı
Gerçeküstücülüğün heykel alanındaki en önemli temsilcisi olan sanatçı, (1901 – 1966), 1930 yılında sürrealizm akımına katılmıştır İlk dönemlerinde izlenimci eserler üreten Giacometti, ilerleyen dönemlerde kübizm esintili heykeller çalışmıştır.
Giacometti avangard sanatçıların gerçeklikten uzaklaşma çabaları ile sürrealizm ve kübizme yöneldiği dönemde, ulaşılamaz bir hedef olarak görmüş olduğu gerçeklik üzerine çalışmalar yapmıştır.
Işıl Savaşer: Postmodern Algı
Sanat tarihçilerinin görüşlerine göre, modern sanat 19. yüzyılın son çeyreğinde izlenimciler ile başlamıştır. John Ruskin, 1860 yılında beş ciltten oluşan “Modern Painters”’in ilk cildini 1842’de yayınlamış ve dönemin adını koymuştur. “Paris’te Charles Baudelaire, 1846 yılında Ruskin ile aynı dönemde Salon sergilerinden başlamış, 1863’te modern hayatın ressamına uzanarak dönemin eleştirisini yapmıştır”.[1]
20. yüzyılın ilk çeyreği
Işıl Savaşer: Bacon’dan Beuys’a…
Savaş sonrası dönemde modernist sanatçının üstün bir duyarlılığa sahip olduğu anlaşılmıştır. Yüzyılın ortalarında İngiltere’de heykeltıraş Henry Moore ile Barbara Hepworth’ün yapıtları ülkeye eksikliği hissedilen bir uluslararası sanat görüntüsü kazandırmıştır. Özellikle Moore’un figüratif heykelleri, kökleri derinlere uzanan adak olma haliyle evrenselleşmiş bir retoriği buluşturmuştur. 1951 tarihli “Uzanan Figür”, kendisinden önceki
Işıl Savaşer, Sanat ve Bilim İlişkisi
Sanat, insanın kendisini ifade ettiği bir alandır. İnsanoğlu, sürekli olarak yaşadığı ortamdan etkilenmekte, çevresindeki nesneler ile olan ilişkilerini algılamakta ve yorumlamaktadır. Sanat, insanoğlunun bu tür birikimleri ile bağlantılı bir enerjidir. Arkeoloji araştırmaları ve sanat tarihi çalışmaları yazıdan önce sanatın var olduğunu göstermiştir. Sanatçı, eserlerini oluştururken ruhsal karmaşası, duyarlılığı tüm ağırlığı ile ortaya konulmaktadır.
Işıl Savaşer: Estetik Algı ve Endüstri Ürünü
Algı, ruhsal yaşamın en temel ögesi olarak psikolojide bir bütünün kavraması olarak değerlendirilmektedir.
Bütün ise, duyumların gösterdiği karmaşık yapı ve bu yapıyı belleğin desteklemesidir. Bütün, aynı zamanda bir anlam içermektedir. Anlam da ilk kez algıda ortaya çıkmaktadır. Algı, duyumlara dayanarak bir algı dünyası kurmaktadır. Oysaki duyumlar kendi başlarına anlamdan yoksunlardır. Algı, nesnelere anlam vermekte, onları anlamlı bir bütün olarak ortaya
Işıl Savaşer: Alberto Giacometti’nin Varoluşçuluk Algısı
Gerçeküstücülüğün heykel alanındaki en önemli temsilcisi olan sanatçı, (1901 – 1966), 1930 yılında sürrealizm akımına katılmıştır İlk dönemlerinde izlenimci eserler üreten Giacometti, ilerleyen dönemlerde kübizm esintili heykeller çalışmıştır.
Giacometti avangard sanatçıların gerçeklikten uzaklaşma çabaları ile sürrealizm ve kübizme yöneldiği dönemde, ulaşılamaz bir hedef olarak görmüş olduğu gerçeklik üzerine çalışmalar yapmıştır.
Işıl Savaşer: Postmodern Algı
Sanat tarihçilerinin görüşlerine göre, modern sanat 19. yüzyılın son çeyreğinde izlenimciler ile başlamıştır. John Ruskin, 1860 yılında beş ciltten oluşan “Modern Painters”’in ilk cildini 1842’de yayınlamış ve dönemin adını koymuştur. “Paris’te Charles Baudelaire, 1846 yılında Ruskin ile aynı dönemde Salon sergilerinden başlamış, 1863’te modern hayatın ressamına uzanarak dönemin eleştirisini yapmıştır”.[1]
20. yüzyılın ilk çeyreği
Işıl Savaşer: Bacon’dan Beuys’a…
Savaş sonrası dönemde modernist sanatçının üstün bir duyarlılığa sahip olduğu anlaşılmıştır. Yüzyılın ortalarında İngiltere’de heykeltıraş Henry Moore ile Barbara Hepworth’ün yapıtları ülkeye eksikliği hissedilen bir uluslararası sanat görüntüsü kazandırmıştır. Özellikle Moore’un figüratif heykelleri, kökleri derinlere uzanan adak olma haliyle evrenselleşmiş bir retoriği buluşturmuştur. 1951 tarihli “Uzanan Figür”, kendisinden önceki
Işıl Savaşer, Sanat ve Bilim İlişkisi
Sanat, insanın kendisini ifade ettiği bir alandır. İnsanoğlu, sürekli olarak yaşadığı ortamdan etkilenmekte, çevresindeki nesneler ile olan ilişkilerini algılamakta ve yorumlamaktadır. Sanat, insanoğlunun bu tür birikimleri ile bağlantılı bir enerjidir. Arkeoloji araştırmaları ve sanat tarihi çalışmaları yazıdan önce sanatın var olduğunu göstermiştir. Sanatçı, eserlerini oluştururken ruhsal karmaşası, duyarlılığı tüm ağırlığı ile ortaya konulmaktadır.