Ece Uğur: Resim Akımlarının Sinema Akımlarına Dönüşümü: Bir Dada Filmi Örneği

Share Button

Avangart sanat tarihine bakıldığında sanat akımlarının çeşitli sanat disiplinlerinde yerlerini aldığı bilinir. Sanayi Devrimi ile birlikte dönüşüme uğrayan ideolojiler yeni icatlar, özellikle teknoloji ve hız kavramı sanatçılara büyük ilham kaynağı olmuştur. Bu dönemde resim sanatında hareketi yakalamak isteyen empresyonistler, kübistler, fütüristler, konstruktivistler ve dadaistler hızla gelişen teknoloji neticesinde üretmiş oldukları filmlerinde daha yoğun bir şekilde hareketli resimler yakalamayı başararak resmin kendi doğasında ki durağanlık yapısından uzaklaşabildiler. Kübist ve fütürist sinemacılar için hareket kavramı ve nesnenin farklı açılardan değerlendirilmesi esas alınmalıdır. Günümüzde çoğu fantastik filmin oluşmasındaki temel neden ise yine bu akımlardır. Empresyonist sinemacılar için deneysel filmlerinde sembolik ve psikolojik betimlemeler değerliyken, sürrealistler tekniksel yapıda Sigmund Freud’un kuramından esinlenerek bilinç-dışı ve gerçeğin ötesinde bir sinema anlayışını özümsemişlerdir. Sürrealist ve empresyonist filmlerin aksine Dada Filmleri radikal bir şekilde anlatı ve psikoloji temalarını benimsememişlerdir. İzleyicilerin geleneksel bir anlatıma ilişkin beklentilerini, gerçekliği sunma olarak filme olan inançlarını ve filmdeki karakterlerle özdeşleşme arzularını bozmayı hedeflemişlerdir. Dadaist film yapımcıları için görsel biçim, renk ve ritim önemlidir. Man Ray, Walter Ruttmann, Hans Richter, Viking Eggeling ve Henri Chomette bu açıdan bakıldığında Dadaizm ruhunu yansıtmayı başarabilen önemli yönetmenlerdir. Ancak Dadaist filmleri üzerine bir bakış açısı oluşturmak gerekirse, Man Ray ’in  “Le Retour à la Raison” adlı filminin teknik ve kurgusal analizini yapmak mümkün gözüküyor. Öyle ki, sanatta anti-estetik ifadeyi, biçim bozma arzusunu belki de 1920’lerin ruhunu en iyi yansıtan filmler arasında fenomen olmayı başaran “Le Retour à la Raison (1923)” isimli bu üretimi anlatmak,  avangart bir film örneği sunabilmek açısından yerinde olacaktır.

Man Ray’ in ironik bir şekilde “Le Retour A la Raison” adlı ilk filmi, bir resmin uzantısı değil, fotoğraf kompozisyonlarının kinetik bir uzantısıdır. Sadece beş dakikadan az olan bu film, Paris’teki Théatre Michel sahnesinde “Soiree du Coeur a barbe” adlı bir dada gecesi etkinliği çerçevesinde gösterilmiştir. Man Ray tamamen deneysel aşamalarla oluşturduğu filminde, Radyografi tekniğini Selüloit film şeridine uygulayarak bu filmi kısmen kamera olmaksızın üretmeyi başarmıştır.

Man Ray, konu ile ilgili şu sözleri söylemiştir: “Bazı şeritlere, rosto hazırlayan bir aşçı gibi tuz ve karabiber serpiyorum, diğer şeritlerin üzerine rastgele iğne ve raptiye attım;daha sonra, rayograflarım için yaptığım gibi, beyaz ışığı bir veya iki saniye boyunca açtım. Yavaş hareketlerle dönen nesneler daha da seçiliyor ve bu nesnelere olan ilgi artıyor.”  Şekil1: ‘’La Retour a la Raison’’ filminden Radyografik sekansı örneği

Filmin başlangıç ve ilerleyen bölümlerinde belirlenmiş veya türetilmiş objelerin illüzyon mantığı ile durmaksızın hareket ettiği ve hızlı bir şekilde sekans geçişleri oluşturdukları görülür. Kurgu yapısının monokrom ve negatif düzende işlenmesi ise dairesel hareketlerin, dönüşlerin ve sanatta deformasyonun yapısını destekler niteliktedir. Dönen nesneler ile filmde yoğun bir şekilde hız ve yavaş kavramları irdelenmiştir.  Kendi görüşümce bu noktada Rönesans ve Modernizm gibi iki zıt dönemin devinimlerine bir atıf hali söz konusudur.

 Filmin sonlarına doğru hareket merkezinin kadın figürü ile ilişkilendirildiği görülür. Man Ray burada, dairesel dönüş hareketlerini çıplak bir kadın figürü üzerinden sorgular. Bir Perdenin önünde duran kadın figürünün vücuduna, perde aralıklarından güneş ışığının yansımaları ışık ve gölge olarak düşerken, ışığın kırılması sonucunda geometrik formlar ortaya çıkar. Filmin son sekansı olarak temsil edilen bu bölümde Man Ray doğadan yararlanarak planlanmamış bir şekilde filmin içinde deneysel bir alan yaratmış, kültürel açıdan ise toplumda kadın figürünün cinsiyet kimliğini ve estetik görecesini eleştirmiştir.   

  

KAYNAKÇA

Antmen, A., 2008, 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Sel Yayıncılık: İstanbul.

Atasoy, A. D., 2014, Kübizmin Sinemaya Etkisi: Otomatik Poprtakal Filminin Çözümlenmesi,  Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi: İstanbul.

Kuenzli, R. E., 1996, Dada and Surrealist Film, The MIT Press: Cambridge.

Share Button

Yorumlar kapatıldı.