Şafak Güneş Gökduman, Melihat Tüzün’ün Gözüyle Doğaya Bakış

Share Button

Melihat Tüzün’ün son üç yıldaki çalışmalarından oluşan “Just In Nature” üst başlığını taşıyan resimlerinin konusunu giderek yabancılaştığımız, günlük koşuşturmalar içinde görmezden geldiğimiz hatta tahrip ettiğimiz doğa oluşturuyor.

Haydi Doğaya, Haydi Ormana gibi triptikleri, Karaağaç’a Giderken, Edirne’de  gibi resimleri sanatçının yaşadığı şehirler olan Edirne ve Tekirdağ  izlenimlerinden oluşuyor. Sanatçı bu resimlerinde

DEVAMINI OKUYUN
Share Button

Şafak Güneş Gökduman, Hülya Küpçüoğlu ile “Çağdaş Sanat Söyleşileri” Üzerine…

Share Button

Hülya Küpçüoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu ve doktorasını yine aynı bölümde tamamladı. 1993-2007 yılları arasında konstrüktivist resimler, kolajlar ve üç boyutlu çalışmalar yaptı. Video art ve posta sanatı projelerinde yer almasının yanı sıra ulusal ve uluslararası video art, posta sanatı projeleri de  düzenleyen Küpçüoğlu, 2007’den itibaren popüler kültürle ilgilenmeye başladı ve popüler kültürü ele

DEVAMINI OKUYUN
Share Button

Ece Uğur: Resim Akımlarının Sinema Akımlarına Dönüşümü: Bir Dada Filmi Örneği

Share Button

Avangart sanat tarihine bakıldığında sanat akımlarının çeşitli sanat disiplinlerinde yerlerini aldığı bilinir. Sanayi Devrimi ile birlikte dönüşüme uğrayan ideolojiler yeni icatlar, özellikle teknoloji ve hız kavramı sanatçılara büyük ilham kaynağı olmuştur. Bu dönemde resim sanatında hareketi yakalamak isteyen empresyonistler, kübistler, fütüristler, konstruktivistler ve dadaistler hızla gelişen teknoloji neticesinde üretmiş oldukları filmlerinde daha yoğun

DEVAMINI OKUYUN
Share Button

Atılım Şahan: Büyük Dalga

Share Button

1600 lü yılların hemen başında Japonya’da askeri diktatörler yani şogunlar imparatorun iktidarını aşındırıp militarist ve otoriter bir rejim tesis ettiler. Yaklaşık 250 yıl süren bu periyoda Tokugawalar dönemi denir. Aynı yüzyıl Avrupalı güçlerin Dünyayı dolu dizgin sömürgeleştirdikleri bir çağdı. Yabancıların adalarını işgal edeceğinden kaygıya kapılan üçüncü Tokugawa şogunu İemitsu tarafından 1633 yılında dışa kapanma ilan edildi. Bu tam

DEVAMINI OKUYUN
Share Button

Prof. Dr. Ulaş Başar Gezgin: Xuan Quynh – Vietnam’ın En Sevecen Kadın Şairinin Ardından

Share Button

ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

Bugün 6 Ekim. Google Vietnam sayfası, kullanıcılara Vietnam’ın en sevilen, en tanınan, en sevecen kadın şairinin, Xuân Quỳnh’in (Vietnamca’da ‘Suan Kuin’ (evet İngilizce’deki ‘kraliçe’ gibi) okunuyor) doğum gününü anımsatıyor. 1942 doğumlu şair, 1988’de bir trafik kazasında eşi ve 12 yaşındaki oğluyla dünya değiştirdiğinde Vietnam’ı yasa boğmuştu. 

Şairin annesi erken ölür; babası ise evden uzakta çalışır.

DEVAMINI OKUYUN
Share Button

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, Le Cong Thanh (1932-2019): Vietnamlı Kadınların Heykeltraşının Ardından

Share Button

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

Vietnam’ın üçüncü büyük şehri Danang’da doğmuş olan, kadın heykelleri ve resimleri ile tanınan Le Cong Thanh (Vietnamca yazılışıyla ‘Lê Công Thành’), dünya değiştirmesinin ardından çeşitli etkinliklerle anılıyor. Thanh, Danang’ın en çok tanınan sanatçısı(ydı); birçok heykeli Danang kumsallarını ve parklarını güzelleştirmeye devam ediyor. Heykellerinde, kadın bedeninden ama yalnızca fiziksel olarak değil sevecenlik anlamında da minimalist bir tipoloji çıkarma peşindedir. Kadını kadın yapan maddi ve manevi biçimsellikler üstüne düşünmüş ve üretmiştir.

Sanatçının Kısa Yaşam Öyküsü

Üstad, 1931’de ya da 1932’de (farklı galerilerde farklı doğum tarihleri veriliyor her nedense) Danang’ın merkez ilçesinde doğar. Danang, sömürgeciliğin son döneminde, Amerikancı Güney Vietnam tarafında kalmıştı. Oysa sanatçı, bütün o savaş yıllarında, eğitimini Güney’de değil Kuzey’de alır. Zaten ölümü de başkentte (eski Kuzey Vietnam’ın ve bugünkü Vietnam’ın başkenti Hanoi’da) olur.

Devrimci bir aileden gelen sanatçı, 18 yaşında gönüllü olarak askere gider; Fransa’ya karşı Vietnam zaferine dek, kurtuluş ordusunun gazetesinde yazar ve çizer olarak çalışır. Dien Bien Phu Zaferi’nden sonra direniş okulunda sanat eğitimi alır. Uzun yıllar Hanoi’daki çeşitli üniversitelerde resim dersi veren sanatçı, savaş yıllarında sanatını geliştirmek üzere devlet bursuyla Sovyetler Birliği’ne (Moskova’ya) gönderilir. 40’lı yaşlarında akademiden temelli ayrılır ve 40 yılı aşkın bir süre kendi atölyesinde çalışır. Savaş döneminde, direnen Vietnam halkı, gerillalar ve kurtuluş ordusuna ilişkin yapıtları dolayısıyla ‘Amerikan Saldırganlığına Karşı Vietnam Direniş Savaşı Madalyası’na layık görülür. Daha sonraki yapıtları ise, ona Vietnam’da saygın bir ödül olan ‘Emek Madalyası’nı getirecektir. Sanatçının eşi de ressam (Nguyen Kim Thai). Üniversitede tanışır, 1965’te evlenirler. Ölene dek de ayrılmazlar. 50 yılı aşkın bir süre birlikte üretirler.

Yapıtları dünyanın dört bir yanındaki çeşitli kişisel koleksiyonlar dışında, güzel sanatlar müzelerinde de kendine yer buluyor. Uzun yıllar Vietnam Güzel Sanatlar Derneği’ne de katkı sunacaktır. Bill Clinton’ın Vietnam ziyareti sırasında bir heykelini satın alması, ustanın iyice tanınmasını sağlayacaktır. Bu heykeli daha sonra evinde saklamak üzere yeniden yapacaktır.

Sanatçının Estetik Anlayışı

Sanatçıya göre Doğu-Batı ayrımı uydurmadır. Sanatın evrensel ilkeleri vardır. Kendini ne Doğulu ne Batılı olarak tarifler. Onun yapıtlarının kentte açık havada sergileniyor olması, Vietnam’ın sanat anlayışını ileriye taşımakta etkili olmuştur diyebiliriz. Usta, Vietnam’daki ve yurtdışındaki alıcıların beğenilerine göre, “hangisi iyi satar?” düşüncesiyle ‘yapıt’ üreten ya da Vietnam hükümetinin takdir ettiği anlayışa göre sanat yapan ya da Batılı’dan daha Batılı bir sanat üretip Vietnam ve Asya halk kültürlerinden beslenmeyen sanatçılardan keskin bir biçimde ayrılır. Öte yandan, heykellerinin resimlerine göre daha özgün, daha sanat dolu olduğunu söyleyebiliriz.

Atölyesi, ziyaretçileri tarafından, çok sayıdaki nü yapıtı dolayısıyla, küçük çaplı bir güzel sanatlar müzesi olarak adlandırılır. Üstadın ilk öne çıkan açık alan heykeli, daha doğrusu anıtı, 26 Mayıs 1965’te, bölgeye kurulmuş olan Amerikan üssüne büyük çaplı bir saldırıyla kayıplar verdirmiş olan hemşerileri ile Vietnam askerlerini (ki bu kayıplar arasında park halindeki savaş uçakları da vardır) anmak üzere ürettiği 1985-1987 tarihli Nui Thanh (Thanh Dağı) ZaferAnıtı’dır.

Anıtı, Nui Thanh Saldırısı’nın 20., savaşın bitiminin 10. yılı anısına hazırlar. Bu, bölgedeki ilk büyük çaplı saldırıdır ve başka bölgelerdeki isyancı köylüler için de bir esin kaynağı olacaktır. Bu yapıt, sanatçının savaşa ilişkin ve eski türden toplumsal gerçekçi son çalışmalarından biri olacaktır. Bundan önceki en bilinen yapıtları ise, Kadın Gerilla Heykeli (1969) (ki savaş sürerken yapılmıştı), Ho Amca ve Torunları Heykeli (1972) (ki Ho Amca’nın dünya değiştirmesinden hemen sonra üretilmişti), Ho Amca Anıtı (1987) vb. idi.

Üstadın Estetiğindeki Kırılma Noktası

Thanh Dağı Zafer Anıtı biter; ancak sanatçı, yapıtı üretirken, anlatıldığına göre 20-30 metre yükseklikten düşer, yaralı kurtulur ve önce komada kalır, daha sonra aylarca hasta yatar. Aldığı beyin ve sinir sistemi hasarından ve uzun süre kapalı ortamda ve yatakta olmasından kaynaklı olarak psikolojisi bozulur. Psikotik durumlar yaşar, kafasının içinde sesler duymaktadır ve derin bir depresyona girer. İyileştikten, ayağa kalktıktan sonra bile, evden pek dışarı çıkmaz ve pek kimseyle de konuşmaz. Fakat sonunda birgün bir bara gider, bira içerken, kadın garsonlar ona yeni sanat düşünceleri esinler. Kadınların, bir sanatçı olarak doğanın sanat eserleri olduğu sonucuna varır, büyük bir heyecan duyar. Böylelikle, 50’li yaşlarıyla birlikte, yuvarlak kadın beden hatlarını ve sevecenliğini konu alan yapıtlarıyla öne çıkmaya başlar. “Kadınların yalnızca bedenleri değil zihinleri de sanat eseri” diyecektir.

Bu dönem, Vietnam’ın Sovyetlerin yardımı kesmesi sonucu % 400 enflasyon yaşaması dolayısıyla, dış yatırıma açıldığı ve karma ekonomiye geçtiği yıllara karşılık gelir. Ustanın estetiğindeki değişim tam da böyle bir kırılma noktasına denk gelecektir. Fakat geçmiş sanatını da reddedecek değildir. Yalnızca, artık tıkandığını hissetmiş, bir arayışa yönelmiştir. Birçok sanatçının ve yazarın yaşamında olduğu gibi, karanlık bir döneme girmiş, buradan kadınların uzattığı eli tutarak çıkmıştır.

Bir Esin Kaynağı Olarak Anaerki ve Kadınlar

Dikkat çekici bir nokta, kadın-erkek figürlerini karışık olarak çok sık kullanmamasıdır. Bir ilişki sanatçısı değildir o; karışık yapıtlarında bile kadınlar ön plandadır. Bu yönüyle, üstad, insanlığın anaerkil döneminin Venüs heykellerinin ve bereket tanrıçalarının (örneğin Hitit sanatı), eskil Vietnam halk inanışındaki tanrıça tapıncının ve Danang’ın yerli halkı olan Çam halkının geleneksel sanatlarındaki bereket simgesi olarak kadın memesinin izini süren sanatçıların yolunda gidiyor gibidir. Sanki tüm o eski, isimsiz sanatçılar, ustada dirilip ete kemiğe bürünmüştür. Bir söyleşide, esin kaynakları arasında anaerkil öğeler taşıyan Çam halk sanatı olduğunu zaten kendisi de söyler.

Başka bir söyleşide, “Ben çıplak kadın resimleri/heykelleri yapan bir sanatçı değilim; ben bir kadını resimlerken/heykellerken ona dönüşüyorum; çünkü kadınlar sayesinde gerçekten sanatçı oldum.” der. Sanatçı, dünya değiştirdiğinde, hakkında en uzun anı yazılarını yayınlayanlar, sanat siteleri olduğu kadar kadın gazeteleri de olur. Sanatçıları, artık uzaklara gitmiştir. O gazetelerde, Vietnamlı kadın sanatçılara ayrılan sevgi ve saygı, üstada da yönelir; o, kadınları konu alan yapıtlarıyla ‘bizden’ biri sayılır.

Sanatının son 30 yılında heykel için birçok farklı malzemeyle deneyler yapar. Açık hava yapıtları çoğunlukla mermer olmakla birlikte, müzelerdeki ve galerilerdeki yapıtlarında kartondan, bakıra, demire ve plastere farklı arayışlar görülür. Bu teknik arayışlarla ilişkili olarak, sanatında birçok ötegönderim (metafor) kullanır. Son yıllarında ise, sanatçı eşiyle birlikte ortak bir sergi açarak sanatseverler arasında büyük ilgi uyandırır. Sergide eşinin 20 resmi, kendisinin 10 heykeli bulunur. Eşinin yapıtları, onunkinden farklı olarak Asya resim geleneğini izler. Zaten geleneksel resim eğitimi almış olan Nguyen Kim Thai, yağlıboya, lake ve ipek kullanır.

Sanatçının Açık Hava Yapıtları ve Vasiyeti

 

Vietnam’ın çeşitli kentlerinde üstadın heykelleri sergilenir; fakat sanata özel ilgi duymayanlar, onun bir Le Cong Thanh eseri olduğunu bilmezler. Oysa, üslubu çok kendine özgüdür; kendini hemen belli eder. Le Cong Thanh’ın bir diğer ilgi çekici özelliği, heykellerinin isimlerini baştan açıklamamasıdır. O, yapıtlarını açık alanda sergiler ve sonradan halkın heykelini nasıl adlandırdığını insanlardan öğrenir.

 

Danang kumsalındaki ‘Au Co Ana’ olarak adlandırdığı heykelin adını halk bilmez, onun yerine, ‘yumurta kabuklu kadın’ derler (“akşam ‘yumurta kabuklu kadın’ heykelinin orada görüşelim mi?” gibi). Kadın heykellerinin kimilerinde yumurta figürü bulunması, Vietnam doğuş mitine göndermedir. Buna göre, Vietnamlılar, ‘Au Co’ (‘Au Gı’ diye okunur; yazılışı ‘Âu Cơ’) adındaki ölümsüz bir peri ile bir ejderha kralın aşkından doğmuştur. Au Co Ana, bir peri-kuştur, 100 yumurta dünyaya getirir ve doğan yavrular ilk Vietnamlılar, dolayısıyla bugünkü Vietnamlıların ataları olurlar.

Öte yandan, ünlü kişiliklerin (‘ünlü’ derken popçular değil, önde gelen tarihsel kişilikler vb.) heykellerini yapmaya pek istekli olmaz; çünkü onların dışarıda güneş ve yağmur altında kalmalarına gönlü razı olmaz; bunu anılarına uygun bulmaz. Bir de ömrünün son yıllarında vasiyet gibi bir sözü olacaktır: “Büyük işler falan başarırsam sakın ha heykelimi filan dikmeyin. Dünyaya bir kez daha gelmek isterim ama bedenimin sonsuza dek saçma bir biçimde ayakta durmasını istemem.”

Daha neyi başaracaktın ki güzel usta… Heykelini yapmamıza ne gerek var güzel usta… Sen Vietnam sokaklarında yaşıyorsun, sen Vietnamlıların, Vietnamlı kadınların kalbinde yaşıyorsun, sen kadınların bedeninin ve zihninin güzelliğinde yaşıyorsun. “Çok yaşa” demiyoruz bu nedenle sana; çünkü zaten yaşıyorsun!

  DEVAMINI OKUYUN

Share Button