Zaman ve mekân kavramları arasındaki ilişkinin en tipik çözümlemesi, insanın bilişsel süreçler yardımıyla anılarıyla kurduğu bağlantıyla yapılabilir. Anılar, bu müthiş ikili arasında bağlantıyı kurarken aynı zamanda insanın bizatihi karakterine yön vermektedir. Belleğin yitimi ise insanın içi boş bir beden yığınına dönüşmesiyle aynı sonuca varmaktadır. İnsan yaşadığı fiili hayatta anıları vasıtasıyla mekânlarla özdeşim kurar ve zamanın itkisiyle kendi yaşam organizasyonunu tasarlar. Onu bu güvenli yaşam alanından çekip almanın hatta riske sokmanın cesaretini gösterebilecek olanlar vardır elbet. Sanatçı Nermin Er, “Aynı anda başka bir yerde…” derken sizleri, bu güvenli alanı terk etmeye cesaretlendirmekte ve başka mekânlara, farklı manzaralara taşıyarak realite ile rüya arasında bir noktada sabitlemektedir.
O noktanın akıbeti ise, özelde insanın kendi belleğiyle hayal gücünün çatıştığı ya da uzlaştığı referanslar ile açığa çıkar. Sanatçı Er’in an’da realitede ve başka yerlerde olmanın hayal gücüyle olan kuvvetli bağı, onun sanat yapıtlarıyla karşılaşan her bir izleyici için eski ve yeni deneyimlere açık küçük mekânlarda vuku bulur. Bu küçük mekânlar, birer sanat yapıtı ve yerleştirme olarak, yeni deneyimlere alan açarken insan özelinde, yalnızca, hafıza egzersizleri ile anıların bilinç düzeyine çıkmasına hizmet etmez. Anılar yalnızca mutluluk, huzur, sevgi, aşk vb. üzerine kurulu temalar değildir.
İnsanın acı ve özlem dolayısıyla yalnızlık ve boşluk kavramları üzerindeki geleneksel mücadelesi de işin içine katıldığında, işte o zaman, var olma ve benliğin içine nüfuz etmek mümkün görünmektedir. Sanatçı Er, heykel yerleştirmelerinde, bu etkiyi yalnızca bir manzaranın canlandırılması ile değil kullandığı malzemeyle daha da arttırır. Beton malzemenin öne çıktığı yerleştirmelerde doğanın parçası olan taşların kullanımı, hayalin yumuşak varyasyonlarını oldukça sert ve vurucu bir şekilde yerle bir etmektedir.
Sanatçının sert geçişlerine alternatif kullandığı minimal tasarımları desteklediği kâğıt malzeme, önce duygusal bir zemine taşımaktadır insanı, sonrasında ise orman imgesi ışığın neden olduğu gölge oyunlarına bırakır kendini. Orman, beyaz ve güzeli temsil eder, adeta içine çeker; ancak gölgeler, yaşam an’larının karanlık noktalarına taşıyarak insanı alabora eder. Sonrasında yeni bir rüyaya davet eder sanatçı, yalnız, terk edilmiş bir kaya parçasını bir dağ imgesi olarak yerleştirirken, başka bir sahnede insansız, boşaltılmış yaşam alanlarına, kent mekânlarına, şantiye manzaralarına değinir, boşluk olgusunu ise köpek imgesiyle tamamlar. Köpek sürülerinin yaşam alanı demek tenha, boş mekânlar demektir. Bu yeni sakinler, kendi kaderine terk edilmiş mecralarda kendi güvenli alanlarını oluşturma çabasındadır ancak bir farkla, onlar geriye kalanları olduğu gibi kabul edip sahiplenmektedirler. Değişim ve dönüşüme uğratmadan…
Sanatçı Er, Galeri Nev’de “Aynı anda başka bir yerde” sergisiyle, yapıt ile bilişsel süreçleri devreye sokarak her birimizin yaşanmışlıkları ile hayal ettikleri arasında gidip gelmesine, farkındalık kazanmasına neden olurken, heykel yerleştirmelerinin malzemelerinin sert ve donuk etkisiyle gerçeklikten kopmaya da izin vermemektedir. Yapıtlar arasında bu ikircikli süreçler, yapıttan çıkıp insan odağına aktarıldığında oldukça etkili, heykel yerleştirmelerinde ise güçlü eserler olarak sanat tarihine eklemlenmektedir.