MELİS ERDEMLİ, BİZİ, BİZDEKİLERLE BİZE YANSITAN SANATÇI: CİNS

Share Button
CİNS

Sokak sanatı ve grafiti alanının önemli sanatçılarından, 1984 yılında Ankara’da doğan ve Türkiye’de 2016 yılında oluşan sanatçı kolektifi Krüw’ün üyelerinden olan Cins ile birlikteydik. Eserlerinde büyük yeri olan et ve kemik gibi insana ait organik figürlerle, kişinin iç dünyası ile toplumsal sorunları bir araya getiren sanatçı, aynı zamanda bu iki odağın birleşimiyle kişileri bazen soyut bazen de sürreal bir yolculuğa çıkarıyor. Bu bağlamda kendisiyle geçmişinin eserleri üzerindeki etkilerinden, grafitinin Türkiye’deki geleceğine kadar olan bir yelpazede konuşma fırsatı bulduk. Ayrıca 2 Ekim- 8 Aralık 2019 tarihleri arasında görülebilecek olan Atonal 9 Solo kapsamındaki “Metruk Etraf” isimli kişisel sergisinde ele aldığı konulardan ve hedeflerinden bahsettik.

CİNS

Melis Erdemli : Grafik tasarım ve görsel iletişim tasarımı eğitimleri almış bir sanatçı olarak, bu eğitimlerin -sana sağladığı akademik katkıların dışında- figürlerinin ve eserlerinin oluşum aşamasında seni zaman zaman sınırladığını hissettiğin oldu mu? Olduysa ne şekilde ve nasıl üstesinden geldin? Olmadıysa kendi çizgini oluşturma aşamalarında sana olan katkılarını açıklayabilir misin?

CİNS: Aslında bu konu, dışarıdan bir gözle yaptığım çalışmalarıma baktığımda beni de düşündüren bir durum. Aldığım eğitimlerin direkt olarak ne büyük bir katkısı olduğunu, ne de bir engel olduğunu düşünüyorum. Şu an için ağırlıkla resim çalışmaları yapıyorum ve aslında aldığım eğitim grafik tasarımı. Bu da sanırım yoğunlaştığım imgede biraz daha özgür olmamı sağladı diyebilirim. Tabii çalışmalarımdaki yoğun grafik etkiyi göz ardı etmek pek mümkün olmaz sanırım. Bence üniversitenin en büyük katkısı birçok kişi için orada yaşadıkların, çevren ve paylaşımda bulunduğun arkadaşların ve hocaların. Bütün bu birlikteliklerin ve paylaşımların, kendini geliştirme ve üretilen çalışmalar üzerinde etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum

CİNS

M.E.: Çalışmalarında organik olan ve olmayanın bir bütünlüğü görülüyor. Bu bütünlüğü yaratma sürecinden biraz bahseder misin?

CİNS: Çalışmalarımın özünü oluşturan, buna organik dememizi sağlayan, formların yuvarlak ve kendi içinde hareketli, yaşayan formlar olması. Diğer yandan da resimlerimde yer yer bunun zıttı olarak küpler-prizmalar gibi tam tersi etkide donuk yapılar da kullanıyorum. Bunlar aslında hem görsel açıdan hem de kavramsal olarak bir kontrast yaratmak için kullandığım öğeler. Tabii bu bahsettiğim görsellerin oluşması, bir araya gelmesi uzun süreli çalışmaların sonunda gerçekleşti. Bir plan veya hedef doğrultusunda gitmekten öte, daha doğal ve kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. Aslında hâlen bu süreç yaptığım çalışmaların kendi içinde evirilmesiyle de devam etmekte.

M.E.: Bir izleyici olarak özellikle bazı eserlerinde, Aztek figürlerini ve totemlerini çok farklı ve çağdaş bir şekilde yorumladığın izlenimine kapılıyorum. Senin kişisel olarak etkilendiğin ve eserlerine yansıttığın tarihsel imgeler ve semboller var mı? Varsa birkaçını nedenleriyle açıklayabilir misin?

CİNS: İşlerimde sembolik göndermeler aslında direkt olarak pek yok. Ama hissettiğin duyguyu bazı resimlerimde vermeyi amaçlıyorum. Eski motifler, totemler, masklar dini veya daha geniş bir tabirle eski medeniyetlerde kullanılan görseller ilgimi çekiyor. Ama zaten benim yarattığım dünya bizim yaşadığımız dünya değil ve yarattığım dünyanın da pek teknolojik bir yanı yok. Daha yalın ve belki de daha ilkel bir çıplaklıkta karşımıza çıkıyorlar. Bu yüzden bu hissiyata sahip olmak gayet doğal.

CİNS

M.E.: Bugüne kadar Mural Fest, Redbull Art Around, birçok kişisel sergi ve karma sergide yer aldın. Tüm bu projeler ve sergiler arasında unutamadığın (zorlu, komik, deneyim kazanmanı sağlayan, yeni bir bakış açısı katan ) bir deneyimini paylaşır mısın? Sende nasıl bir etki bıraktı?

CİNS: Her bulunduğum etkinlik, sergi farklı bir deneyim katıyor. Hepsinin hissiyatı ve benim pratiğim üzerinde farklı deneyimler barındırıyor. Bunların arasında tabii benim için ilk olan deneyimleri unutmak pek mümkün değil. Özellikle yaptığım büyük murallerin hep farklı bir yeri oluyor. Ve hepsinin yapım sürecinde ve sonrasında birçok anı hikaye karşıma çıkıyor. Birini ayırıp özellikle bahsetmek benim için zor.

M.E.: Atonal 9 Solo kapsamında Barın Han’da 17 Kasım’a kadar devam edecek olan kişisel sergin “Metruk Etraf”’taki eserlerinin, sergi ismiyle olan paralelliğini biraz açabilir misin? Hedeflediğin içe dönüşte yaşanılan boşluk mu?

CİNS: Metruk etraf sergimde bir süredir de üzerinde çalıştığım, mekânlar ve benim görsellerimi bir araya getirdiğim çalışmalarıma devam ettim. Sergi, mekânın durumu ve yapısı gereğiyle bir zamandır düşündüğüm ve görsel olarak ürettiğim çalışmalarla çok uyumlu gitti. Ben çalışmalarımda biraz daha görsel açıdan ilerliyorum. Çoğu zaman bir konu belirleyip ilerlemektense, biraz daha bilinçaltından ilerleyip sonradan onu bir çerçeve içine alıyorum. Pratiği öncelikli tutan birisiyim. Yaptığım çalışmaları severek ve samimi bir şekilde üretmeye çalışıyorum. Ele aldığım konular ve hisler de bu şekilde ilerliyor. Bahsettiğin gibi içe dönüklük, dışarı içeri ilişkisi, organik inorganik zıtlıkları zaten birçok işimde de karşılaşılabilecek, bu şekilde yorumlanabilecek temalar. Sergide ise özellikle formlarımı ve bazı mimari dış etmenleri fazlasıyla görmek mümkün. Aynı zamanda, mekân içindeki uyumunun bir sebebi de çok net bir şekilde belli olmasada resimlerimde mekândan çektiğim fotoğrafları fazlasıyla kullanmış olmam. Yani aslında tamamen oraya ait olan işler ortaya çıktı, sergi ismi de bu şekilde oluştu. Daha önceden belirlediğim bir konsepti alıp oraya koymaktansa, o alana uygun bir sergi kurgulamaya çalıştım.

CİNS

M.E.: Gelecekten sanatçı kimliğinle hangisini daha çok beklersin? Yıllar geçtikçe eserlerindeki içeriğin ve mesajın değişmesini mi yoksa çizginin ve figürlerinin değişmesini mi? Neden?

CİNS: Her iki yönde de değişimler olabilir,  net bir şey söylemem pek mümkün değil. Özellikle orta çapta da bazı değişiklikler ve yenilikler yapma düşüncesindeyim. Mesela bu sene ilk defa seramik heykeller yapmaya başladım ve bu beni çok heyecanlandıran bir yenilik oldu. Evet biraz çizgimi ve tarzımı devam ettirmeyi, tekrarlamayı seviyorum ama yapılacak değişikliklerin de her zaman bizi yenileyen önemli adımlar olduğunu düşünüyorum. Tabii bu değişikliklerin çok radikal olacağı konusunda net bir şey söylemem mümkün olmayabilir, sonuçta yarattığım bir dil var ve bunun üzerinden iletişim kuruyorum ama dediğim gibi bu noktaya gelirken de birçok evreden geçti. Bunu yaşayıp, üretip görmek lazım.

M.E.: Türkiye gibi birçok kültürü harmanlayan, Doğu ve Batı’yı bir araya getiren bir ülkede, grafiti ve sokak sanatının, gelecekte bu birliktelikte nasıl bir yeri olabileceğini ve nasıl katkıları olabileceğini öngörüyorsun? Sokak sanatı bu çok kültürlülüğe göre farklı açılardan şekillenebilir mi?

CİNS: Artık tamamıyla global bir dünyada yaşıyoruz. Bu bahsettiğin yöresel durumları benim çalışmalarımda da görmek pek mümkün değil sanırım. Belki de öyledir ama ben fark edemiyor olabilirim. Graffiti ve sokak sanatı da bu noktada duruyor sanırım. Hiçbir yere ait değil gibi. Ama yine bazı çalışmaları görünce Latin Amerika mı yoksa Kuzey Avrupa’da mı yapılmış olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bu zaten uzun soluklu bir görsel kültürün getirdiği bir durum. Ülkemiz için bunu söylemek şu an için pek doğru olmaz sanırım. Tabii bizim de motiflerimiz, rengimiz ve anlayışımız var ama mutlaka bu yönde gitmesini beklemek ne kadar doğru bilemiyorum. Bu biraz da sanatçının kişisel ve sanatsal kaygıları ile alakalı. Türkiye’de sokak sanatı hâlâ yeni yeni kendini göstermekte. Bizden sonraki kuşaklar daha ilgili ve konuya daha hakimler. Etraftaki insanların da ilgisi ve bilgisi artmaya başladı. Bu sokak sanatı için gayet olumlu bir durum. Çalışmaların niceliği arttığı gibi, niteliği de artmaya başladığını söyleyebilirim.

M.E.: Zaman ayırdığın için çok teşekkürler!

CİNS: Ben teşekkür ederim.

Share Button

Yorumlar kapatıldı.