VECDİ UZUN: KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ’NİN ATASI BULUNDU MU?

Share Button

Sanat Tarihi;  sanat yapmak ve sanat üzerine konuşmak isteyenlerin en önemli yardımcısıdır.   Bunun için de sadece mevcut olan bilgilerle yetinmeyip, yeni bilgilere ulaşmak için önce mevcuttan şüphe duymak ve yeni bilgiye ulaşma için de sistematik ve belgeli araştırma yapmak gerekir.

Kaplumbağa Terbiyecisi 1. Tablosunun Künyesi

Ressam: Osman Hamdi Bey

Eserin Yapılış Tarihi: 1906

Boyutları: 222 x 120 cm.

Tür: Tuval üstüne yağlıboya

Akım: Oryantalizm

Bulunduğu Yer: Pera Müzesi

Kaplumbağa Terbiyecisi adı ile bilinen tablo Osman Hamdi Bey tarafından 1906 ve 1907 yıllarında olmak üzere iki versiyon hâlinde yaratıldı.

Osman Hamdi’nin eseri kayıtlara ilk defa 1 Mayıs 1906 tarihinde Paris Grand Palais’de açılan, Fransız Sanatçılar Derneği’nin  (Société des Artistes Français) düzenlediği Salon sergisinin kataloglarında Fransızca adı “L’homme aux Tortues” (Kaplumbağalı Adam) ve İngilizce adı kısaca “Tortoises” (Kaplumbağalar) olarak geçer.

Bir koleksiyonerde bulunan Osman Hamdi Bey’in tablolarının hukuki durumu nedeniyle 1960 yılında sanat tarihçisi Prof. Mustafa Cezar konuya müdahil olur ve bu tablolara isimler verir.  O zaman kadar ressamı tarafından isim verilmeyen tablonun adı arık “Kaplumbağa Terbiyecisi” olarak anılmaya başlar.  Osmanlı Döneminde kaplumbağa terbiyecisi olarak adlandırılan bir meslek ya da herhangi başka bir çalışma olduğuna dair bugüne kadar belge ve bilgiye rastlanmamıştır. Çocuklara dini eğitimde verilen Bayram-Cuma namazını kaçıranların kaplumbağa gütmek gibi sabır isteyen bir işi yapmak zorunda kalacağı şeklinde öğütler olduğu rivayetleri konuya daha çok Osmanlı ve yerel İslam adetleri üzerinden bakmamıza yol açabilir.

Türk resminde bugüne kadar en fazla yorum Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu hakkındadır.  Tüm anlatımlar Kaplumbağa sembolünde yoğunlaşır ve çoğu “Lale Devrindeki Kaplumbağalar”,  “Paris’te Sokaklarda Gezdirilen Kaplumbağalar” ve  “1869 Tarihli Japon Gravürü” olmak üzere üç ana odak üzerinedir.

Osman Hamdi Bey’in Osmanlının ilk arkeolog ve müze müdürü olduğu,  oryantalist resimleri hocasından öğrendiği ve oryantalist resimde esas olanın farklı parçaları bir araya getirmek olduğu konuyla ilgili yazılanlarda detaylı şekilde bulunmaktadır.

Konunun merkezi kaplumbağalardır. Bu tablodaki kaplumbağalar ile ilgili olası yorumlar:

  1. Tablodaki kaplumbağaların bazıları yere serpilmiş yeşillikleri yerken görülüyor. Osman Hamdi Bey tüm bu iyi özellikleriyle mi kullanmıştı kaplumbağa figürünü, yoksa Lale Devri eğlencelerinde eğlence aracı olarak kullanılan hatta kapıkulu askeri sayılan hâllerini mi kastetmişti?

Yenen yeşillikler rüşvetin sembolü olabilir mi? Bu yoruma göre rüşvet alan memurlar rüşvet verenin önünde toplanıyor, almayanlar ise tıpkı uzaklaşan iki kaplumbağa gibi oradan uzaklaşıyordu.

Kaplumbağaları modernleşmeye, değişime ve yeniliğe direnen, cahil, tembel halk olarak yorumlayanlar olduğu gibi gelişimi devam eden bireyler olarak tasvir edenler de bulunuyor.

  • Terbiyecinin arkasında duran ve kompozisyondan çıkmak üzere olan gibi görünen kaplumbağalar ise öğrenimini tamamlamış ve artık kendi yolunu bulmaya giden yolcular olabilir.
  • Tabloda yer alan kaplumbağaların Osman Hamdi Bey’in yıllardır emek ve mücadele verdiği mesleklerden her birini temsil ettiğini düşünenler de bulunuyor.
  • Tüm bu sembolik yorumlar ya da anlam olasılıklarından -kompozisyonu bütünüyle ele almak gerekirse- birkaç farklı sonuca ulaşabiliriz.

Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu Bir Hiciv Mi?

Sanatçının tabloyu yaptığı dönem şartlarını da göz ardı etmemek gerekir. 1900’lerin ilk yılları eski ihtişamlı gücünü kaybetmiş olan Osmanlı Devleti için çok parlak geçmiyordu. Halk ağır vergiler altında eziliyor, ayaklanmalar baş gösteriyordu. Osmanlı bir yandan İngiltere ve Fransa gibi dönemin en güçlü devletlerine karşı mücadele veriyor bir yandan da iç işlerindeki sorunlara çözüm bulamadıkça toplumsal çözülmelere doğru gidiyordu.

Sistem Eleştirisi: Osman Hamdi Bey’in devlet kurumlarında bürokrasi yüzünden yaşanan güçlükleri, yavaşlığı anlatmak için hantal, söz dinlemeyen kaplumbağalar ile bu sorunların üstesinden beyhude bir şekilde gelmeye çalışan ancak başaramayan ve yorgun düşen terbiyeci metaforunu kullandığı yapılan yorumlardan biridir.

Devlet Çalışanları Eleştirisi: Başka bir iddiaya göre de sanatçının esas eleştirisi, devletin memurları ya da çalışma arkadaşlarına yönelik olabilir. Osman Hamdi Bey derviş pozisyonunda sabırla doğru yolu göstermeye çalışırken, onları eğitilmesi zor, sadece yeşillikleri yemekle ilgilenen kaplumbağalara benzetiyor.

Halk Eleştirisi: Diğer bir yoruma göre Osman Hamdi Bey’in üzerinde taşıdığı ney ve küdumün temsil ettiği sanat vasıtasıyla değişime direnen halka;  modernleşmenin, değişimin önemini sabırla anlatmaya çalıştığı ancak başarısız olduğu ve bunu kabullendiği düşünülebilir.

Bir Serzeniş: Eğer ressamın gerçekten de amacı eleştirmekse, bu eleştiri ister sisteme dönük olsun isterse halka ya da devlet memurlarına, terbiyeci rolünü üstlenen derviş;  terbiye etme işini, elindeki ney ve sırtındaki nakkareyi çalarak yani sanat ve kültür vasıtasıyla başarıya ulaştırmayı umuyor. Tablo, insanların değişime gösterdikleri direnci kırma, tüm topluma eskiyi bırakıp yeni bir bakış açısı kazandırma yoluna hayatını adayan Osman Hamdi Bey’in karşılaştığı engellere gönderdiği bir serzeniş olarak yorumlanabilir. Düzen kendisini hayal kırıklığına uğratmış, içinde yükselen kaygılar tablodaki dervişin yorgun, bezmiş, vazgeçmiş haline bürünmüştür.  (*)

“Osman Hamdi Bey’ in bu eseri için esinlendiği kaynağının Fransız Le Tour du Monde’nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravür olduğu söylenmektedir. Zira 1869 yılında Bağdat’ ta görev yapan babasına yazdığı bir mektupta aynı isimli dergiyi severek okuduğundan bahsetmiştir. Derginin ilgili sayısında, İsviçreli bir diplomat, Japonya’da gördüğü kaplumbağa terbiyecileri ile ilgili gözlemlerini anlatmış, onların davullarla çaldıkları ritim ile kaplumbağalara sıra halinde yürümek, masada üst üste dizilmek gibi hayret verici hareketlerinden bahsetmiş ve hatta buna bir de gravür eklemiştir. İşte bu gravürün, Osman Hamdi Bey’ e eseri ile ilgili ilk ilham kaynağı olduğu kabul edilmektedir.” (**)

Osman Hamdi Bey’in bu tablo ile tasarımını; Jan Leon Gerome’nin öğrencisi olması ve bu Tour du Monde’nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürün çizimindeki kompozisyonu bilmesine bağlamanın çok büyük bir kolaycılık olduğu düşüncesindeydim. Bu bilgiler bir derece Osman Hamdi Bey’in oryantalist tavrındaki sırrı çözmemize yardımcı olurken, onun gibi kayıtlara çok kolay ulaşabilen bir müze müdürü ve Arapça ve Farsçayı ileri derecede bilen bir Osmanlı aydınının Topkapı sarayındaki “Mir’ât-ı Acâibü’l-mahlûkāt ve Keşf-i Garâibü’l-mevcûdât” isimli kitabın varlığının bilgisine sahip olmaması çok uzak bir ihtimaldir.

Marmara Üniversitesi’nde Sanat tarihi hocası olan Doç.Dr. Selman Can’ın tweeti konuya başka bir boyutta yaklaşmamız gerektiğini ortaya koydu. 

https://twitter.com/SSelmancan/status/1523622987143909376/photo/1

Minyatürün yanında “Kaplumbağa ve Çoban”  ve “ve bir çoban tayin edüp, koyun gibi götürürler…” yazmaktadır.

Selman Can hoca bu yazmanın Manisa İl Halk Kütüphanesi’ndeki nüshasında da benzer bir çizim olduğunu ve bu konuda bir tez çalışması yapıldığını iletti (***)

Daha sonra Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Doç.Dr. Deniz Gökduman yaptığımız görüşmede; 

  • Bu konuda Zekeriya el-Kazvinî’nin (1202 – 1283) Acaibu’l-Mahlûkat ve Garaibu’l-Mevcudat, (Tuhaf Yaratıklar ve Acayip Varlıklar)adlı bir eserinin mevcut olduğu,
  • Kazvînî’den bir asır önce Muhammed b. Mahmûd et-Tûsî es-Selmânî’nin de aynı isim ile bir eser verdiği,
  • Kaplumbağa terbiyesi ile ilgili bu minyatür sayesinde bu konunun İslam kültüründe olabileceği,
  • Bayram namazı saatinde uyur ve namaza gitmezsen ahirette kaplumbağa güdersin gibi bir çeşit cezalandırma rivayetleri olduğu, fakat bununla ilgili yazılı bir belge bulunmadığı,
  • Bu minyatürün varlığının Türk resmi için kapı açacak çok önemli bir olay olduğu,
  • Türk resminden Batı resmine geçişi ve özellikle Osman Hamdi Beyin Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun bu minyatürün varlığı ile okunması gerektiği,

üzerine konuştuk.

Diğer taraftan; Fikret Mualla’nın Kırmızı Sirk – Kaplumbağa Terbiyecisi (1960) tablosunu da dikkate alırsak resim sanatımızın kodlarında kaplumbağa anlatımının mevcut olduğu, konunun sadece oryantalist yaklaşımla açıklanmayacağı düşüncesindeyim.

Netice olarak; sanat üzerine yapılan inceleme ve değerlendirmelerin yaşadığımız coğrafya kaynaklarını göz önüne alarak yapılmasının önemli olduğu, sanatın sanat tarihi ile birlikte çalışmasının gerektiği bir kere daha ortaya çıkmıştır.  Bu aşamadan sonra Osman Hamdi Beyin Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun sadece Batılı bakış açısı ile değil ortaya çıkan bu kaynaklar doğrultusunda da yorumlanmasının doğru olacağı düşüncesindeyim.

Notlar:

(*) https://www.iienstitu.com/blog/kaplumbaga-terbiyecisi-tablosundan-ne-ogrenmemiz-gerekiyor

(**) https://www.gzt.com/arkitekt/bir-donem-hicvi-kaplumbaga-terbiyecisi-3548078

(***) ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTİSÜ MANİSA İL HALK KÜTÜPHANESİ’NDE 45 Hk. 5355 NO’DA KAYITLI SÜRÛRİ ÇEVİRİSİ ACAİBÜ’L MAHLÛKAT ADLI ESERİN MİNYATÜRLERİNİN İNCELENMESİ Tezi Hazırlayan Gülhan BAŞKAN, Tez Danışmanı Doç. Dr. Yıldıray ÖZBE

Share Button

Hakkında Vecdi Uzun

1959 Mersin doğumludur. İşletme, Felsefe Lisans ve Sanat Tarihi Yüksek Lisans mezunu olup, Felsefe Yüksek lisans ile Sanat Tarihi Lisans eğitimine devam etmektedir. İş hayatını başlangıçta banka ve finans sektöründe üst düzey yönetici ve daha sonra bir dış ticaret şirketinde ortak olarak sürdürmüştür. Yayınlanmış bazı sanatçı biyografi kitapları bulunmaktadır. Çeşitli gazete ve dergilerde başta “Genç Ressamlar” olmak üzere plastik sanatçıları tanıtıcı yazılar, inceleme yazıları ve sanat yazıları yayınlamaktadır.

Yorumlar kapatıldı.