Günsu Saraçoğlu ve Dilşad Atasoy ile bir sanat projesi yürüttükleri sırada tanıştım. Aynı zamanda bugün hâlâ devam ettikleri “Beyaz Tuval” başlıklı sanat söyleşi programını yapıyorlardı. Çalıştıkları bir başka alan ise, sanatsal alanı, sanatsal olanı daha görünür kılmak adına kurumlar, sanatçılar ve sergiler için basın danışmanlığı, özel tanıtım çalışmaları yapıyorlardı. Sonra Piece of Art News sanat gazetesi geldi. Vernice Art Sanat Fuarı ve Art Ankara’nın basın sponsorluğunu üstlendiler. Her yerde ve herkes için sanat mottosuyla özel ve kamusal alanların sanat eserleri ile buluşması için çalışmalar yapmaya başladılar. Son görüşmemizde Demsa işbirliği ile “Sanat Vitrinde” projesi ile çıktılar karşıma.
Bazı insanlarla yollarınız kesişir. Aradan zaman geçer yine kesişir. Başka yerlerde, başka zamanlarda ve başka fikirlerde karşılaştık Günsu Saraçoğlu ve Dilşad Atasoy ile. Sonunda artık söyleşelim, dedim. Yaptıkları iş, işler ve yaşam üzerine söyleştik.
NİLGÜN YÜKSEL: Son projeden başlamak istiyorum, “Sanat Vitrinde”. Demsa Grup ile gerçekleştirdiğiniz bu projenin ortaya çıkışından ve süreçten söz edelim mi?
GÜNSU- Müzik, tiyatro, sinema gibi sanat dalları daha geniş kitlelere hitap ederken, plastik sanatlar sınırlı bir elit kitleye hitap ediyor. Bunu değiştirmek için biz ne yapabiliriz diye düşünüyoruz uzun zamandır. Elbette ki bu o kadar kolay bir olay değil. Birçok dinamik var bunu yaratan. Ama biz bir ucundan tutup küçük bir katkı sağlayabilir miyiz düşüncesiyle yola çıktık. Bu amaçla Vesaire Sanat Galerisi’yle birlikte hazırladığımız bir projeyi hayata geçirmek istedik.
DİLŞAD- Her yerde sanat, herkes için sanat… O zaman sanatı galerilerin dışına çıkarmalıyız diye düşündük. AVM’ler, mağaza vitrinleri herkesin mutlaka baktığı yerler. Bunu bir projeye dönüştürme fikriyle Demsa Group’la görüştük. Onların da ilgisini çeken bir proje oldu. Tam da ilkbahar sezonu için yeni vitrin düzenlemeleri yaklaşıyordu. Ona yetiştirmek için hızlıca başladık işe. Sanatçı ve eser seçimlerini yapmak, eserleri toplamak ve onların vitrinlere yerleştirilmesi süreci bizim için de yeni bir deneyim oldu. Demsa Group gibi Türkiye’ye dünyanın en önemli markalarını getiren bir firmayla işbirliği ayrıca çok kıymetli ve keyifliydi bizim için. Emar AVM de La Fayette, Kanyon’da Harvey Nichols ve Nişantaşı’nda Brandroom mağazalarının vitrinlerinde projeyi izlemek mümkün. İnsanlar sevdikleri markaların yeni sezon ürünlerini sanat eserleriyle birlikte görüyorlar, bu bence çok değerli.
NİLGÜN YÜKSEL: Galeri gezmek için zaman bulamayan ya da bunu çok tercih etmeyen kişilerin yaşam alanlarına sanat götürüyorsunuz. Nasıl bir çalışma sistemi işliyor burada sizin için? Bu çalışmayı bir ekiple mi yapıyorsunuz, çalışma sırasında zamanı nasıl yönetiyorsunuz?
GÜNSU- Evet, bu da bizim önemsediğimiz başka bir projemiz. Mimarlardan oluşan ekiple birlikte çalışıyoruz. Evlerin tasarımı ve düzenlenmesi mimarlar tarafından bitirilip teslim edilme noktasına gelince biz devreye giriyoruz. Her şeyi bitmiş mekânın duvarlarındaki eksiklik sanat eserleriyle tamamlanıyor. Evle ilgili görseller bize gönderildikten sonra eser seçimi yapıyoruz. Tabii önce ev sahiplerinin ne tür resimlerle ilgilendiğini bilmemiz gerekiyor. Her mekân için, farklı sanatçıların farklı eserlerinden oluşan seçenekler sunuyoruz. Biz, mimarlar ve ev sahipleri hep birlikte, fikir alışverişi içinde yapıyoruz bu seçimleri, yerleştiriyoruz ve bırakıyoruz. Ev sahipleri bir müddet o eserlerle yaşıyor. Belli bir sürenin sonunda seçimini yapıyor. Değiştirmek istediği olursa değiştiriyor, almak istemediğini bırakıyor ya da tümünü alıyor.
DİLŞAD- Özellikle galerilere gitme, sanatı takip etme şansı olmayan ya da bu işe vakit bulamayan insanlar için, sanatla onları buluşturmak açısından etkili bir yol oldu. Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan, yoğun çalışan insanlar her şeyi bir telefonla ya da internet üzerinden siparişle evine getirmek istiyor ya, biz de bunu sanat için yapıyoruz bir anlamda. O eserlerle bir müddet yaşayan insan zaten onlardan vazgeçemiyor. Orijinal bir eserin olmadığı ev ne kadar modern ve özel döşenirse döşensin, eksiktir bize göre.
NİLGÜN YÜKSEL: Benim ilgimi çeken çalışma alanlarınızın başında sadece sanat alanına yönelik yaptığınız tanıtım ve basın danışmanlığı var. Böylesine yoğun yaşadığımız bir zamanda sanatçıyı, sanatsal bir etkinliği görünür kılmak, daha çok kitleye ulaşmasını sağlamak önemli. Her ne kadar bunu PR olarak adlandırsak da sizinki daha özelleştirilmiş bir alan. Sizin bu alana bakışınız, seçimleriniz, eylem yönteminiz ve sonuçlar neler?
DİLŞAD- İkimiz de resim yapan insanlarız. Yıllardır sanat camiasının içindeyiz ve sanatçıların yaşadığı zorlukları biliyoruz. Heyecanla, emekle hazırlanıp bir sergi açarsınız, açılış günü bir kalabalık davetli grubunun ardından ilgilenen kişi sayısı giderek azalır. Hele bir de basında yer almadı ya da katalog hazırlanmadıysa serginiz hızla unutulur gider. Geçmişte açılmış çok önemli bazı sergilere ait hiç belge bulamıyoruz. O dönemi yaşamış o sergiye katılmış insanların anılarından dinleyebiliyoruz ancak. İşte bu nedenle dedik ki sanatçının yaptığı işle ilgili bir tanıtıma ihtiyacı var.
GÜNSU: Türkiye’de hepimizin şikayet ettiği bir sorun var, belleksizlik… İşte sanat alanında bellek oluşturmaya da bir katkı sağlamış oluyoruz böylece. Bir çok sanatçının basın ve tanıtım çalışmalarını profesyonel olarak yürütüyoruz. Ayrıca sergi tanıtımları, ulusal ve uluslararası fuarların ve sanat galerilerinin basın ve tanıtım çalışmalarını yapıyoruz. Bizden bu konuda profesyonel destek alan sanatçı ve galeriler hem sergilerini daha geniş kitlelere duyuruyor hem de kendileriyle ilgili kalıcı belge ve bilgilere katkı sağlamış oluyorlar.
NİLGÜN YÜKSEL: Geçmiş ve gelecek kavramları yaptığınız her işte öne çıkıyor. Geçmiş projelerinizden ve gelecek hayallerinizden söz edelim mi?
GÜNSU- Çok proje yaptık geçmişte, burada hepsinden söz etmek mümkün değil elbette… Ama şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki; çok emek harcadık ama iyi ki de yaptık dediğimiz ve bizi mutlu eden projelerdi hepsi de… Geleceğe dair hayallerimiz o kadar çok ki şimdi üzerinde düşündüğümüz projeleri anlatmaya başlasak zaman yetmez. Kimi uygulanabilir, kimi çok ütopik, kimi çok yatırım isteyen projeler. Hepsini yavaş yavaş olgunlaştırmaya ve hayata geçirmeye çalışıyoruz. Büyük yatırım yaptığımız, çok emek verdiğimiz ve bizi en mutlu eden işlerimizden birisi Piece of Art News’i kurmak oldu, o kesin.
DİLŞAD: Evet çok emek harcadık hâlâ da harcıyoruz ve çok önemsiyoruz. Piece of Art News bir sanat gazetesi, içinde sanata dair çok şey bulmak mümkün. Sanat haberleri, sergi duyuruları, sanat yazıları sanatçılarla söyleşiler ve Beyaz Tuval/ Kısa Metraj gibi sanatseverlerin direkt sanatçıyı izleyebilecekleri sohbetler var. Bu gazete güncel sanat haberlerinin yanında aynı zamanda geniş bir sanat arşivi bizim için. Kalıcı olmasını, yaşamasını istiyoruz, bunun için çabalıyoruz.
NİLGÜN YÜKSEL: Geçmiş, gelecek; arşiv, bellek üzerinde durmak istiyorum bir kez daha. Beyaz tuval programı bunun üzerine çünkü. Sanatın aktörleri ile televizyon üzerinden söyleşilerle bir arşiv oluşturuyorsunuz. Bu hem belleği tazeleyip, canlı tutmak hem de geleceğe dair yatırım yapmak sanırım.
DİLŞAD- Evet, Beyaz Tuval çok önemli. Üç sezondur devam ediyor. 86. bölümü çektik bu hafta. Her hafta birbirinden değerli konuklarımızla sohbet ediyoruz. Bu sohbetin en temel amacı sanatçıya ait bilgileri kendi ağzından dinlemek, onun hayatını en başından bugün geldiği noktaya kadar kendi anlatımıyla kayıt altına almak. Bugün de çok önemli ama bundan 40-50 yıl sonra bakıldığında, bugüne dair ne kıymetli bir arşiv düşünsenize…
GÜNSU- Beyaz Tuval deyince bize güvenen destekleyen sponsorumuz Art Boya ve medya partnerimiz Ogün Tv’den söz etmeden ve onlara teşekkür etmeden olmaz, çünkü onların desteği ve işbirliğinin, bu programın uzun soluklu olmasında rolü büyük.
NİLGÜN YÜKSEL: Beyaz Tuval dışında Kısa Metraj adını verdiğiniz bir projeniz var. İkisinin farkı ne? Hatırlatma ile tanıtmanın kesiştiği noktada bir yerde mi duruyor Kısa Metraj?
DİLŞAD- Beyaz Tuval vakit ayırıp izlenmesi gereken bir sanat programı, çünkü ortalama bir saat sürüyor. Fakat Kısa Metraj, bir sanatçıya dair kısa bir çekim. Bu çekim, sanatçının bir resmiyle ilgili olabilir, bir sergisini anlatabilir, genel olarak kendisini ve resimlerini tanımaya dair olabilir ya da sanat hakkında görüşlerini içerebilir. Kısa kısa, hızla izlenebilecek, özellikle günümüzde İnstagram gibi herkesin takip ettiği bir sosyal medya alanına uygun çekimlerden oluşuyor. Beyaz Tuval’de de Kısa Metraj’da da izlenme oranlarımız çok yüksek, onu söylemeden geçmeyelim.
NİLGÜN YÜKSEL: Aynı zamanda sanat üretiyorsunuz. Bütün bu çalışmalar arasında işin mutfağını da bildiğiniz anlamına geliyor bu. Projelere yaklaşımınızda kuşkusuz bunun ayrıcalıklı bir tarafı var.
GÜNSU- Tabii aslında bu bizim çok yönlü bakmamızı sağlıyor. Hem sanatçı, hem basın, hem organizasyon tarafını biliyoruz. Böylece hem daha adil, daha tarafsız kalabiliyoruz hem de her tarafın sorunlarını, eksiklerini, gereksinimlerini bildiğimizden işimize hâkimiyetimiz artıyor.
NİLGÜN YÜKSEL: Farklı disiplinlerden ve çalışma deneyimlerinden geliyorsunuz. Kesintisiz bir sanat üretiminiz var ve sunum yapıyorsunuz. Bütün bu süreç neler kattı yaşamınıza, işinize ve çalışma alanlarınıza?
DİLŞAD- Ben eğitimciyim, yıllarca öğretmenlik yaptım ama öğretmenlik yaparken de hep resim yaptım. Resim yapmak yaşama biçimi benim için. Bu kadar yoğunluğun arasında resim yapmadığım, boyaya fırçaya dokunmadığım bir gün yok. Kendim için resim yapıyorum, bana iyi geliyor, yorgunluğumu resim yaparak gideriyorum. Resim yapmak, kendimi ifade etme, motivasyon ve deşarj olma yolu benim için. Tüm bu projelerde her sanatçı, onlarla yaptığım her sohbet, onlardan aldığım her bilgi, gördüğüm atölyeler, eserler, hepsi bir okul niteliğinde… Düzenli bir okuyucuyum, okumayı, araştırmayı, incelemeyi, yazmayı da çok severim. Okuduklarımla, tüm bu edindiklerim birleşince gerçekten özel bir sanat eğitimi almış gibi hissediyorum kendimi.
GÜNSU- Ben de teknik resim ve sosyoloji eğimi aldım. Yıllarca proje çizimleri yaptım. Fakat resim yapmayı hiç bırakmadım. Tüm çalışma tempomun içinde, yaptığım onca işte sadece sanat düşündüğümü ve sanat dışında hiçbir şeyin beni mutlu edemediğini fark ettiğim gün her şeyden vazgeçip bu alana yöneldim. Sanat projeleri, sanat gazetesi, sanat programları derken gerçekten akademi eğitimi almış kadar oldum nerdeyse. O kadar değerli hocalarla, o kadar güzel sohbetlerimiz oldu ki, kendimi çok şanslı sayıyorum.
NİLGÜN YÜKSEL: Her ne kadar birbiriyle ilintili olsa da aslında birçok alanda aynı anda üretim yapmak yorucu değil mi? Zamanı yönetme gücü ya da motivasyonu nereden geliyor? Örneğin bir sahil kasabasına yerleşme hayalleriniz var mı?
DİLŞAD- Benim var kesinlikle, hayalim Ayvalık’a yerleşmek ve sadece resim yapmak. Günsu için biraz uzak tabii bu hayal, onun çocukları küçük daha. Zamanı yönetmek konusuna gelince çok zor olduğunu söylemeliyim. Fakat aramızda çok güzel bir işbölümü var herkes kendi işiyle ilgili sorumluluğu taşıyınca kolaylaşıyor. Paylaşmak, dayanışma ve güven çok önemli burada.
GÜNSU- Birlikte başarmanın mutluluğunu yaşıyoruz biz. Ben biliyorum ki, Dilşad’ın yapacağı bir iş varsa benim onu düşünmem gerekmiyor, o en iyi şekilde yapılır. Aynı şey onun için de geçerli bana ait olan işleri de o düşünmez. Aramızda tam bir güven var. Bu çok kıymetli bizim için. Birbirimize danışmadan karar almayız. Bir karar almışsak bedeli ne olursa olsun onu en iyi şekilde yapmaya çalışırız. Bir de sanat camiasında ciddi bir güven sorunu var, bu konuya özen gösteriyoruz. Hiç kimsenin güvenini kıracak bir şeyi yapmamalıyız ki şimdiye kadar aksini söyleyecek biri olduğunu da sanmıyorum gerçekten, dürüst ve çalıştığımız insanların haklarını koruyan bir çalışma anlayışımız var.
NİLGÜN YÜKSEL: Bir ara dışarı çıkıp kahve, şarap, yemek, çocuklar, aile, tatil üzerine söyleşelim mi?
DİLŞAD- Ne güzel olur, çok yorulduk bu yıl gerçekten çok ihtiyacımız var.
GÜNSU-( gülerek) E hadi…