Félicien Fagus: John Ruskin

Share Button
Sir John Everett Millais, John Ruskin’in Portresi, (1853-54), T.ü.y.b. 78.7 cm × 68 cm. Ashmolean Müzesi.

John Ruskin

Ocak – Şubat – Mart – Nisan 1900, Petite Gazette d’art[1], La Revue Blanche

Çeviri: Deniz Gökduman

Maddox Brown[2], Rossetti[3] ve Watts[4] resim yapmaya başlarken, John Ruskin[5] teori üretmeye koyulmuştu. Görünüşe göre onun estetik anlayışı, insan doğasında ya da resme değer katan manzaralarda, durağan ama aynı zamanda güçlü bir şekilde belgelenmiş bir sanatın unsurlarını bulmaktı. Ruskin’in ilham verdiği bu hareketsiz biçim zevki, neredeyse hiç kıpırdamayan figürlerin yanyana getirilmesiyle belli belirsiz bir ritmi çağrıştıran bir hareket algısı yaratır. Burne-Jones’un[6] bazı tablolarında görüldüğü gibi. Ruskin, sessizlikte ve düz düşen perde kıvrımlarında Lady Ligeia’nın o büyük gözlerini ararken Edgar Allan Poe’ya[7] yaklaşır ve Baudelaire’in şu dizesine katılır gibidir:

Beden çizgilerini bozan her hareketten nefret ederim.

Sanatçılara doğadaki en küçük bitkisel biçimleri ayrıntılarıyla tanımayı, onları kutsal ve gerçek kılmak için incelemeyi tavsiye eder; bir toprak yığını üzerindeki otları detaylıca gözlemlemeyi önerir. Bu ‘sonsuz derecede küçük olanı’ dikkatle izleyip yeniden yaratma tutkusu, bir bakıma Rimbaud’nun[8] Aydınlanmalarındaki betimlemeleri hatırlatır. Rimbaud’nun eserleri ise, örneğin şu satırlarla, Pre-Raphaelite[9] okuluna ait renklendirilmiş İngiliz gravürlerini akla getirir:

“Altın bir basamaktan, ipek şeritler, gri tüller, yeşil kadifeler ve güneşte bronzlaşan kristal diskler arasında, gümüş filigran, gözler ve saç telleriyle bezeli bir halı üzerinde yükselen parmak otunu görüyorum.”

Son derece İngiliz olan Ruskin, İtalya’ya ve güneşli ülkelere duyduğu sevgiyle, Rossetti gibi hem ressam hem sonet yazarı olan bir sanatçı için ideal bir eleştirmen olarak belirmiştir. Rossetti’nin o sade zarafetiyle resmettiği Müjde tablosuna çok uygundur. Morris’ten[10] önce Ruskin, daha kutsal bir sanat adına, Morris’in daha sonra toplumsal bir sanat ve bireyin iyiliği adına devam ettireceği şeyi arıyordu: işin büyük şehir merkezlerinden uzaklaştırılması, kumaşların elde dokunduğu, bakırın çekiçle işlendiği köylerin yaratılması… Kısacası makinenin yerini insan emeğinin aldığı, böylece daha fazla bireysellik, doğallık ve hoş kusurlar kazandırıldığı bir düzeni savunuyordu. Fakat büyük başarıdan sonra bu görüşlere ve dekoratif modellere katılan İngiliz tüccarlar, makineler yardımıyla bu ‘el emeği kusurlarını’ taklit etmenin bir yolunu buldular. Bu, belki de Ruskin sisteminin zayıflıklarından birini gösterse de, aynı zamanda İngiltere’de uygulamalı sanatlar alanındaki zaferini de ortaya koyar.

Dante Gabriel Rossetti, Müjde, (Yaklaşık 1855), T.ü.y.b. 36.83 cm x 24.77 cm, Özel kol.

Fransa’da ise Ruskin hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Çeviriler eksik. M. Milsand’ın eski bir eleştiri kitabı daha çok kendi görüşlerini yansıtır. Yakın zamanda ise, M. Robert de la Sizeranne’ın[11] oldukça belgeli ve ciddi bir çalışması, İngilizce bilmeyen bir Fransız okuyucunun Ruskin hakkında öğrenebileceği her şeyi sunmuştur.

KADIN SANATÇILAR DERNEĞİ[12]

Bu kadar çok ve neredeyse her zaman tatmin edici nitelikte (ah, “tatmin edici”! ah, “iyi sıradan” – düpedüz kötüden bile beter!) gönderim… Bu kadar çok, bu kadar hoş eser… Göz yoruluyor, zihin ise tüm bu hoş şeyleri ayırt etmeye yetecek nazik sıfatları seçme telaşı karşısında geri çekiliyor. Katalogu tekrar etmeye gerek yok; yalnızca bazı hanımların – özellikle Marie Dampt[13] (suluboyalarıyla), Debillemont ve en çok da Duhem – sanatsever gözleri hak ettiklerini belirtmek yeterli olacaktır.

Geriye Mademoiselle Lisbeth Carrière[14] kalıyor. Resmiyle “babası kadar babasının kızı”dır, ancak her ne denirse densin onun öğrencisi değildir. Eserlerine verdiği gizemli hava şüphesiz bir mirastır; ama bilinçsiz ve yalnızca yüzeysel bir miras. Eugène Carrière[15] görsel olarak sağlam yapılandırır; kitlelerle mimarlık yapar, renk ve biçim ayrıntılarını kendiliğinden (yani bilinçli bir tutumla değil) eleyerek, yalnızca temel tonlar ve düzlemler bırakır, özetler. Bu yönüyle kızının eserlerinde duyulan o buğulu, akışkan ve şeffaf izlenimle ilgisi yoktur. (Üstelik, kızının tercih ettiği mor ve yeşil tonlara babası hiç yer vermez.) Mademoiselle Carrière tamamen özgündür: Önyargısız bir inceleme onun gerçekten öyle gördüğünü ve öyle yansıttığını kanıtlar; gençliğin içtenliği ve tatlı coşkusuyla.

Lisbeth Delvolve-Carriere

Tekrar edelim: Önyargısız olmak gerek; zira onun o ünlü soy bağı, gurur verici ama ağır bir miras, kendisinin bir “anımsayıcı” olduğu gibi kolayca yapılan çıkarımlara yol açıyor. Gerçekte ise, çiçeği – o neredeyse tasviri mümkün olmayan görünümü – başarıyla betimleyen nadir sanatçılardan biri olarak kendi başına var olur. Bu duygusallıkla veya sıradanlığa düşmeden, çiçeğin hem gerçekliğini koruyarak hem de ona şiirsellik katarak… Gerçekten de bir “Çiçek Perisi”dir o.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH[16]

Bu gravür dizisi, özenli çelenklerle ve zarif süslemelerle birbirine bağlanmış çerçeveler içinde sunulmuş gerçek bir metindir. Rops’un[17] özgürlükçü öğrencisi, burada “Yedi Ölümcül Günah”ın coşkulu ve görkemli bir yüceltilişini ortaya koyar. Gerçek bir metin çünkü sanatkâr bir yazar olan Detouche[18], düşüncesini geliştirmek amacıyla gravür kalemini dizginlemiştir; bu düşünce, baştaki sanatsal bir kalemden çıkmış önsözde açıkça belirtilmiştir:

Henry Detouche, Yedi Ölümcül Günah Litografi Seti

“Yedi Ölümcül Günah, insan ruhu için neyse, yedi renk de ışık için odur… Gurur, kişinin kendi değerinin haklı bilincidir… Cimrilik ise duyuların arzularına karşı koyan bir iradenin egzersizidir” (ne zengin bir özdeyiş!), vb.

Ve bu gravürler sanatçıyı da, “sanat âşığını” da büyüler: renklerin saflığı ve sıcaklığı, derin ve etkili kazı izleri, öfkenin yeşil bandı – baştaki mozaikte değerli bir taş gibi; tembelliğin bol kalçasının saklandığı sümüklüböcek kabuğundaki azurit mavisi…

Bu noktada, yardımcı oymacı Eugène Delâtre’ye[19] de bir takdir borçluyuz. Her şey tamdır, bir metni temsil eder. Ama..: Herhangi bir metin gibi. Sonuçta okuyucu da geriden gelen bir işbirlikçidir, yorumlar, çıkarımlar yapar. Güzel! Özgür bir şekilde yerleştirilmiş bir başlık, bir özlü epigraf[20] engel değil, aksine katkıdır![21] Ama iş “illüstrasyon” olduğunda, her şey sarsılır: İster çizer yazarın rehberi olsun, ister yazar sanatçının yorumcusu… Temanın kaçınılmaz olarak farklı yorumlanışı uyumsuzluk yaratır; daha da kötüsü, okuyucunun düşünce üretme özgürlüğünü sınırlar. Hem yazarın hem okuyucunun kişiliğini silikleştirir; kitabı da varlık nedeninden yoksun bırakır: düşünce uyandırmak.

Bu durumda, illüstratör – ki bu yüzden genelde bu sıfat hoş karşılanmaz – sadece rahatsız edici bir figüran hâline gelir. Burada Henry Detouche yedi illüstratörle kendini aşırı yüklemiş – kimileri yetenekli, hepsi de çeşitli açılardan ünlü: Edmond Haraucourt[22], J. de Marthold[23], F. de Croisset[24], Marc Legrand[25], Emile Verhaeren[26], Henri de Régnier[27], André Fontainas[28]… Ve bazı dizeler gerçekten muazzamdır:

“Uykunun siyah özsuyu dökülür göğsümdeki haşhaşlara.”
(Verhaeren: Oburluk.)

“Sabit ve çoklu yeni haz,
Beklenmedik parıltılarla dağılır.”

(Fontainas: Tembellik.)

Ama işte tam da bu yüzden – güçlü çizimlerle bile bağlı olsa – Detouche’un bu metni ve bu güzel şiirler, özellikle de en güzelleri, her şeyi altüst eder… Ama hayır, aslında bu onların haksız talihsizliğidir; zira yok olup gider, yutulurlar.

Félicien Fagus[29] / Georges-Eugène Faillet


[1] Fagus, F. (1900), John Ruskin, Petite Gazette d’art, La Revue Blanche, S.229-231, Fransa

[2] Ford Madox Brown: (16 Nisan 1821, Calais, Fransa – 06 Ekim 1893, Londra), İngiliz ressam.

[3] Dante Gabriel Rossetti: (12 Mayıs, 1828 Londra – 09 Nisan, 1882 Birchington) İngiliz bir şair, ressam, çizer ve çevirmendir.

[4] George Frederic Watts: (23 Şubat 1817 – 01 Temmuz 1904), İngiliz sembolizm hareketi ile ilgilenen bir ressam ve heykeltıraştır.

[5] John Ruskin: (8 Şubat 1819 – 20 Ocak 1900) Viktorya döneminin İngiliz bilgini, yazarı, öğretim görevlisi, sanat tarihçisi, sanat eleştirmeni, çizeri ve hayırseveriydi.

[6] Sir Edward Coley Burne-Jones: (28 Ağustos 1833 – 17 Haziran 1898) Ön-Rafael Kardeşliği’nin tarzı ve konularıyla ilişkilendirilen bir İngiliz ressam ve tasarımcıydı.

[7] Edgar Allan Poe: (19 Ocak 1809 – 07 Ekim 1849), Amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmeni.

[8] Jean Nicholas Arthur Rimbaud: (20 Ekim 1854, Charleville, Charleville-Mézières – 10 Kasım 1891, Marsilya), Fransız aykırı şair.

[9] Ön -Rafael Kardeşliği, 1848’de William Holman Hunt, John Everett Millais, Dante Gabriel Rossetti, William Michael Rossetti, James Collinson, Frederic George Stephens ve Thomas Woolner tarafından kurulan ve kısmen Nasıralı hareketinden esinlenen yedi üyeli bir “Kardeşlik” oluşturan bir grup İngiliz ressam, şair ve sanat eleştirmeniydi.

[10] William Morris: (24 Mart 1834 – 03 Ekim 1896), İngiliz şair, desinatör, roman ve sanat yazarı, ressam.

[11] Robert de la Sizeranne: (28 Nisan 1866, Tain – l’Hermitage – 14 Eylül 1932, Paris), Fransız sanat eleştirmeni ve yazardır.

[12] Georges Petit Galerileri, rue de Sèze, Paris.

[13] Marie Celine Dampt: (1874 – 1933) Fransa ressam.

[14] Lisbeth Delvolve-Carriere: (1899 – 1934) Fransız ressam.

[15] Eugène Anatole Carrière: (16 Ocak 1849 – 27 Mart 1906), Fransız sembolist ressam ve taşbaskı sanatçısı.

[16] Henry Detouche’un renkli gravür albümü. Floury, Paris

[17] Félicien Victor Joseph Rops: (07 Temmuz 1833 – 23 Ağustos 1898), Sembolizm Belçikalı bir sanatçıydı.

[18] Henry Detouche: (10 Ocak 1854, Paris – 12 Mart 1913, Paris) Fransız ressam, çizer, suluboya ressamı, gravürcü, litografçı, yazar ve sanat eleştirmenidir.

[19] Eugène Alfred Delâtre: (10 Aralık 1864 – 24 Eylül 1938, Paris), Fransız bir gravür sanatçısı, ressam, suluboya ressamı ve matbaacıdır.

[20] Epigraf: Bir eserin veya bir bölümün başlangıcında yer alan cümle, alıntı ya da şiirdir.

[21] Örneğin Rodin, Carrière, Maucier Denis, Henry De Groux gibi yazarların bu tür edebi eserleri yorumlamadan dile getirdikleri sembolik kompozisyonlar.

[22] Edmond Haraucourt: (18 Ekim 1856 Bourmont – 17 Kasım 1941 Paris ), Fransız şair ve romancıydı.

[23] Jules de Marthold: (24 Ocak 1847 Paris – 03 Mayıs 1927Paris,)  Asıl adı Jules-Adolphe Dufour’dur. Edebiyat eleştirmeni, romancı ve oyun yazarıdır.

[24] Francis de Croisset: (28 Ocak 1877 – 8 Kasım 1937), Asıl adı Franz Wiener’dır. Belçika doğumlu Fransız oyun yazarı ve opera librettistiydi.

[25] Marc Legrand: (01 Ocak 1865 – 27 Kasım 1908), Fransız şair ve dramaturg yazarı.

[26] Émile Verhaeren: (21 Mayıs 1855 – 27 Kasım 1916), Belçikalı şair.

[27] Henri de Régnier: (28 Aralık 1864  –  23 Mayıs 1936 Honfleur), Sembolizme yakın görüşlere sahip Fransız yazar ve şairdir.

[28] André Fontainas: (1865–1948), Belçikalı bir sembolist şair ve eleştirmendi.

[29] Georges-Eugène Faillet: (22 Ocak 1872 Brüksel – 8 Kasım 1933 Paris) Félicien Fagus adıyla tanınan bir Fransız sembolist şairdir.

Share Button

Yorumlar kapatıldı.