Şu sanatçı sözcüğünün bir tarifini yapalım öncelikle: SANAT, bir dildir; “düşünceler üreten”, YAZI, RESİM, YONTU, MÜZİK, FOTOĞRAF, SİNEMA… Sanatın içeriğine giren bir takım olguları katarsak sonuçta bir dışavurum, insana dair saptama, bilgi ve bilinçle içerik bağlantısını “hayal”den alan, beğeniye özgü bir yolculuk. Ama bu iç yolculukta sanatçı bireydir, ressam atölyesinde tektir, gruplaşma gerektiren öteki sanatlarda yine kendi kurgusunu
Kategori: Utku Varlık
UTKU VARLIK, AZİZ’E DAİR
Kadim dostum Aziz Çalışlar’ı anımsadığımda, her kez dünyaya lanet okurum; ne kader ne yazgı, biliyorum bizi yöneten ışığın simyasını çözmek zor! 1964-65 yılında Bizim Atölyeye misafir öğrenci olarak gelen, kendinden resimle uğraşmak isteğini çözmek güç olacak, güzel bir genç adamı Bedri Rahmi benimle tanıştırdı: ” Bak reis sana bir öğrenci, meşgul ol, atölyeyi tanıt!”; tanıştık, elindeki kitaplara gözüm takılmıştı, hukuk kitaplarıydı;
ARZU MORİN: SİYAH BEYAZ DÜŞLERİN RENKLİ RESSAMI
Utku Varlık, Türkiye’den gelip Paris’te üst kalitede resim yapmaya devam edebilen ender Türk ressamlarından birisi. Son yazdığı “Zero Hipotez” adlı kitabı ve Covid 19 krizi nedeniyle kısa bir kesintiye uğrayan “Sanrı” adlı sergisiyle yeniden gündemde. Varlık, 60 kuşağı ressamlarının tarihine ışık tutan “Sıfır Hipotez/Zero Hipotez: Fragmanlar” kitabında hem bugünün ressamlarına hocalık eden Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki
DUYGU MERZİFONLUOĞLU,GEÇMİŞ ASLINDA BUGÜNDÜR
İnsan hayatının belli bir evresinde, bedeninin içinde taşıdığı ruhun az çok kim olduğunu tanımış ve böylece de doğal olarak bu hayatta neyin peşinde olduğu daha iyi anlamış oluyor. Bu sayede de hayatına giren insanların, başına gelen olayların ve geçmekte olan zamanın daha da çok farkında olmaya başlıyor. İşte o andan itibaren de o güne kadar kendine ve hayata dair tüm anlamış olduklarını aktarmaya başlıyor. Vakti gelmişse eğer, dili döndüğünce, yeteneği
UTKU VARLIK : ŞEYTAN TIRNAĞI
RİLKE’NİN YİNE ŞU SÖZÜNE TAKILDIM: CEHENNEM ARTIK SEVEMEMEKTİR!
Çok yaşadığımdan mı çok gördüğümden mi bilmiyorum, beğeniye özgü bu sığlaşma giderek düşünmeyi, düş görmeyi engelleyen bir zaman dilimine sığındı, izini sürdüklerim yine aynı ormanda yok oldular; bir sihir, bir gizem, bir büyü var mı? Yoksa cehennemin dibine!
İşim gücüm o bir başka heyecan; bir müzenin kapısından girerken, kitapçının vitrininden
Utku Varlık: Bir Kitap Kapağının Albenisi
Internet’in daha olmadığı yıllar, büyük kitapevlerinin önce vitrinlerinin önünde dururdum: anlatılmaz bir merak, önce gözün hızla taradığı geniş açı görüntü, yavaşça onun seçkisinin odakladığı kitaplar üstüne zum yapar, eğer bir flaş çakmışsa içeriye girip o kitabı eline almak, seni çekim alanına götüren kapağı alıcı gözüyle incelemek ama kitabın yazarı, içeriği önce ikinci planda olsa bile! Çoğu kez yanılmadım; beni çağıran kitaplar
UTKU VARLIK, AZİZ’E DAİR
Kadim dostum Aziz Çalışlar’ı anımsadığımda, her kez dünyaya lanet okurum; ne kader ne yazgı, biliyorum bizi yöneten ışığın simyasını çözmek zor! 1964-65 yılında Bizim Atölyeye misafir öğrenci olarak gelen, kendinden resimle uğraşmak isteğini çözmek güç olacak, güzel bir genç adamı Bedri Rahmi benimle tanıştırdı: ” Bak reis sana bir öğrenci, meşgul ol, atölyeyi tanıt!”; tanıştık, elindeki kitaplara gözüm takılmıştı, hukuk kitaplarıydı;
ARZU MORİN: SİYAH BEYAZ DÜŞLERİN RENKLİ RESSAMI
Utku Varlık, Türkiye’den gelip Paris’te üst kalitede resim yapmaya devam edebilen ender Türk ressamlarından birisi. Son yazdığı “Zero Hipotez” adlı kitabı ve Covid 19 krizi nedeniyle kısa bir kesintiye uğrayan “Sanrı” adlı sergisiyle yeniden gündemde. Varlık, 60 kuşağı ressamlarının tarihine ışık tutan “Sıfır Hipotez/Zero Hipotez: Fragmanlar” kitabında hem bugünün ressamlarına hocalık eden Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki
DUYGU MERZİFONLUOĞLU,GEÇMİŞ ASLINDA BUGÜNDÜR
İnsan hayatının belli bir evresinde, bedeninin içinde taşıdığı ruhun az çok kim olduğunu tanımış ve böylece de doğal olarak bu hayatta neyin peşinde olduğu daha iyi anlamış oluyor. Bu sayede de hayatına giren insanların, başına gelen olayların ve geçmekte olan zamanın daha da çok farkında olmaya başlıyor. İşte o andan itibaren de o güne kadar kendine ve hayata dair tüm anlamış olduklarını aktarmaya başlıyor. Vakti gelmişse eğer, dili döndüğünce, yeteneği
UTKU VARLIK : ŞEYTAN TIRNAĞI
RİLKE’NİN YİNE ŞU SÖZÜNE TAKILDIM: CEHENNEM ARTIK SEVEMEMEKTİR!
Çok yaşadığımdan mı çok gördüğümden mi bilmiyorum, beğeniye özgü bu sığlaşma giderek düşünmeyi, düş görmeyi engelleyen bir zaman dilimine sığındı, izini sürdüklerim yine aynı ormanda yok oldular; bir sihir, bir gizem, bir büyü var mı? Yoksa cehennemin dibine!
İşim gücüm o bir başka heyecan; bir müzenin kapısından girerken, kitapçının vitrininden
Utku Varlık: Bir Kitap Kapağının Albenisi
Internet’in daha olmadığı yıllar, büyük kitapevlerinin önce vitrinlerinin önünde dururdum: anlatılmaz bir merak, önce gözün hızla taradığı geniş açı görüntü, yavaşça onun seçkisinin odakladığı kitaplar üstüne zum yapar, eğer bir flaş çakmışsa içeriye girip o kitabı eline almak, seni çekim alanına götüren kapağı alıcı gözüyle incelemek ama kitabın yazarı, içeriği önce ikinci planda olsa bile! Çoğu kez yanılmadım; beni çağıran kitaplar